12 Aralık, 2010

KARLAR DÜŞER, DÜŞER DÜŞER....

Dün neredeyse bütün gün, kelimenin tam anlamıyla lapa lapa kar yağdı Istanbul'a. Kar tanelerinin süzüle süzüle, papatya yağarcasına inişini izledik. Bahçede yeşille beyazın buluşmasını,üzeri kar kaplı güllerin, menekşelerin şaşkınlığını hissettik sanki...
En çok da bahar dalına üzülüyorum. Her yıl bir yalancı baharda tomurcuklanıyor, bir tanesi açacak gibi olurken kar bastırıyor, daha da göremiyoruz çiçeklenişini... Muradı gözünde kalmış insanları hatırlatır bana solmuş tomurcukları.. Sahilde ki çiçek açmış meyve ağacı ne oldu kimbilir..
Çok eski bir şarkıda ifade edildiği gibi;
"ben bir küçücük gül tomurcuktum
aklım ermedi kış günü açtım.." dercesine solgun ve baharını kaybetmiş tomurcuklar, çiçekler...
Kar ve yağmurlu havalar en çok yazmayı sevdiğim zamanlar.. Bir de kar da başörtüsü probleminden dolayı okulu bırakan can dostum Zişan'dan ayrılırken otobüste çalan Sezen AKSU şarkısı...
"Karlar düşer, düşer, düşer ağlarım
Hep ismini, hep ismini anarım"
Fakülteye ilk geldiğim gün terminalde tanışığım, bir daha da hiç ayrılmadan aynı evlerde kalıp, birlikte edebiyat dergileri arayıp, birlikte okuduğumuz, sabahın ilk ışıklarına kadar - bitmeyen- sohbetler yaptığımız Zişan...
Uğurladıktan sonra geldiğim soğukça öğrenci evimizde kendimi yapayalnız hissettiğim karlı gün...
Yine birgün Bursa'da ender kar tutuşundan dolayı herkes gibi tüm arkadaşların ya kaymaya, ya kartopu oynamaya koşarken benim üşürüm endişesi ile kat kat büründüğüm gün, günler ve hep duyduğum cümle "sen nasıl Sivaslısın hep üşüyorsun" sözleri..
Eleğime karlı günleri koyunca yazacak çok ama arkadaşlar, oğlum sırada bekliyor...

"Bir ay doğar ilk akşamdan geceden
Şavkı vurur pencereden bacadan
Dağlar kışımış yolcum üşümüş"
diyor ve hayatınızın en güzel kışını yaşamanız dileği ile Allah'a emanet ediyorum...Hoşçakalın...