tag:blogger.com,1999:blog-139915262024-03-07T11:29:50.137-07:00akcahanKuşlar uçuyor, ömür geçiyor.akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.comBlogger379125tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-65317092525269947152012-08-16T06:31:00.001-07:002012-08-16T06:33:00.026-07:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEDgzwmlPb7DIouaeRLZTIwX1Bjy5OsFBHpkgq66_JaYQSh6SMMBPkUlv6xiA0MPYGSa5Ie8DxoVj3iuwV6mV2o5rP7EIAX5pyk5nfDWH70n0aUN39ZEe6fcfMAwmgtbeHqUR-/s1600/417241_3189526551647_532767301_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" mda="true" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEDgzwmlPb7DIouaeRLZTIwX1Bjy5OsFBHpkgq66_JaYQSh6SMMBPkUlv6xiA0MPYGSa5Ie8DxoVj3iuwV6mV2o5rP7EIAX5pyk5nfDWH70n0aUN39ZEe6fcfMAwmgtbeHqUR-/s320/417241_3189526551647_532767301_n.jpg" width="320" /></a></div>
Merhaba;<br />
<br />
Hazır içeceklere hayır kararımızla birlikte, malum Ramazan Ayı içeceklere en fazla düşkün olduğumuz zaman dilimi olunca evde, vişne, kızılcık, reyhan ve şeftali şerbetinin ardından limonata ve en son karpuzlu içecek sofrada arz-ı endam etmiş oldu. Bugun ev yapımı limonatamızı paylaşıp, yarın da kısmetse karpuzlu içecegimizi sunalım.<br />
<br />
Limonata Malzemeleri<br />
<br />
-- 4 adet büyük limon<br />
-- 2 su bardağı şeker<br />
-- 4 litre su. ( 2 litresisıcak, diğer 2 litre soguk)<br />
-- 1 tepeleme tatlı kaşıgı limon tuzu<br />
<br />
Limon kabuklarını rendenin küçük gözünden rendeleyelim.<br />
<br />
Limon suyunu çıkarıp,üzerine şeker ve limon tuzunu da ekleyelim.<br />
<br />
2 litre sıcak suyu üzerine döküp,şeker ve limon tuzu eriyene kadar karıştıralım.<br />
<br />
Bir kenarda sogumaya bıraktığımız limonatayı süzgeçten süzelim.<br />
<br />
2 litre soğuk suyuda ilave edip ve buzdolabına kaldıralım.<br />
<br />
Nane yapraklarını ekleyelim.<br />
<br />
Soğuduktan sonra servise hazır olan limonatamıza dilenirse hazırlık aşamasında suyun bir litresi azaltılarak maden suyu eklenebilir. Böylelikle gazoza benzeyen bir tad elde edilebilir.<br />
<br />
Hoşçakalın.<br />
<br />
<br />
<br />
<br /><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-12311740734910194892012-08-15T05:02:00.000-07:002012-08-15T05:02:24.323-07:00<br />
<ol class="clearfix fbTimelineCapsule" data-end="1346482799" data-layout="fixed" data-referrer="pagelet_timeline_recent" data-start="1343346906" id="ucsai6_65">
<li class="fbTimelineUnit fbTimelineTwoColumn clearfix" data-fixed="1" data-side="r" data-size="1" id="tl_unit_-1090803973458812468"><div class="timelineUnitContainer" data-gt="{"eventtime":"1345031094","viewerid":"1670365067","profileownerid":"1670365067","unitimpressionid":"42a87e3c","contentid":"-1090803973458812468","timeline_unit_type":"AddSinglePhotoUnit","timewindowsize":"2","contextwindowstart":"1343804400","contextwindowend":"1346482799"}" data-time="1345030840" id="ucsai6_92">
<div class="aboveUnitContent">
<div class="-cx-PRIVATE-fbTimelineText__featured">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiojDiU3FGcsMpi66s_PpY1IJAszVXFSkw2h6qF5ECicxCHyKOwIYAOaLVk6x_SVKS_Xo2G9zCBAXo5jOwRnmPWz65YCK_TtcmwA6PGazNpJRLJa_nCX2-UG_YNEHHnrqpsl2_6/s1600/582565_3186650919758_1043536356_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiojDiU3FGcsMpi66s_PpY1IJAszVXFSkw2h6qF5ECicxCHyKOwIYAOaLVk6x_SVKS_Xo2G9zCBAXo5jOwRnmPWz65YCK_TtcmwA6PGazNpJRLJa_nCX2-UG_YNEHHnrqpsl2_6/s320/582565_3186650919758_1043536356_n.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="text_exposed_root text_exposed" id="id_502b8bb6e4a2a7685738150">
Karınca misali başlattığım; "Saglıksız
İçeceklere Son Kampanyama" Ramazan Ayı bitmeden biraz ivme kazandırayım. Önce
şeftali şerbetini daha sonra da limonata ile devam edeyim inşallah.<br />Şeftali
şerbetini ilk kez, bir on yıl kadar önce çok se<span class="text_exposed_hide">...</span>
<div class="text_exposed_show">
vdiğimiz Bursa Gezisi dönüşünde bir koca kasa
şeftali alıp ne yapacağımızı düşünürken 'Portakalağacın'da' görüp denemiştim.
Aynı şekilde paylaşıyorum.<br />tüm malzeme; 3kg. şeftali, 3 bardak şeker, 4
bardak su, 3 limonun suyu<br /><br />Şeftalileri akşamdan soyup, küp küp
doğruyorsunuz. Doğranmış küpleri geniş bir kaseye doldurup, 1 su bardağı şeker
ve 2 limon suyu ekliyorsunuz. Şeftaliler bu gece serin bir yerde dinlenecekler.
Kasenin ağzını kapatmayı da unutmayın. Ertesi sabah şekerlenmiş şeftalileri
güzelce yoğuruyor, erimeyenler varsa eziyorsunuz. <br /><br />1 litre suya kalan
şekeri katıp, bir iki taşım kaynatıyor ve limonun suyunu ekliyorsunuz. Beş on
dakika daha kaynatıp, soğumaya bırakıyosunuz. Şurup soğuyunca içine ezilmiş
şeftalileri katıp 2-3 saat dinlendiriyorsunuz. Sonra süzerek şişelere
aktarıyorsunuz. Selim İleri'nin Oburcuk isimli kitabında, saklarken eski
hanımların şişelerin mumlandığını anlatmış ama kilitli cam şişe de işe yarıyor.
İyice soğuduktan sonra biraz su ile karıştırarak servis
yapıyorsunuz...<br /><br />Afiyet olsun.</div>
<span class="text_exposed_hide">Devamını
Gör</span></div>
</div>
</div>
</div>
</li>
</ol>
<div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-26735417981473906522012-02-08T11:53:00.001-08:002012-02-08T11:53:41.334-08:00Kar yazisi<div class="post-body entry-content" id="post-body-117025242981044087" style="border-top-style: dotted; border-right-style: dotted; border-bottom-style: dotted; border-left-style: dotted; border-top-color: rgb(255, 255, 255); border-right-color: rgb(255, 255, 255); border-left-color: rgb(255, 255, 255); border-top-width: 0px; border-right-width: 1px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 1px; border-bottom-color: rgb(255, 255, 255); padding-top: 10px; padding-right: 14px; padding-bottom: 1px; padding-left: 29px; margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.75em; margin-left: 0px; "><span class="Apple-style-span" style="color:#000000;"><a href="http://photos1.blogger.com/x/blogger/7061/1251/640/195122/Abant05%20079.jpg"><img alt="" src="http://photos1.blogger.com/x/blogger/7061/1251/320/439790/Abant05%20079.jpg" border="0" style="text-align: left;border-top-width: 1px; border-right-width: 1px; border-bottom-width: 1px; border-left-width: 1px; margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 5px; margin-left: 0px; padding-top: 4px; padding-right: 4px; padding-bottom: 4px; padding-left: 4px; border-top-style: solid; border-right-style: solid; border-bottom-style: solid; border-left-style: solid; border-top-color: rgb(255, 255, 255); border-right-color: rgb(255, 255, 255); border-bottom-color: rgb(255, 255, 255); border-left-color: rgb(255, 255, 255); display: block; " /></a><br />" Tam altı ay yağar kar, bembeyaz olur dağlar,<br />Dağlar yüreğim dağlar, öksüz kağnılar ağlar."<br /><br />Bu yazıyı kaleme almaya, bir televizyon haberinde gördüğüm 'Çifte Minare' manzaralı, lapa lapa yağan kar oldu. Çifte Minare'yi, Şifahiye Medresesi'ni geçip aşağıya doğru süzüldüm, izlerken. Önce Taç Sitesinden geçip, Belediye Konservatuvarı'nın da yer aldığı, caddede buldum kendimi. Yıllar sonra, hem kuzey cephe, hem tavanı çok yüksek bir eski bina olması hasebiyle 'Sibirya' diyeceğimiz bu binanın önünde, kaymamak için milim milim ilerleyen, babasının eline sımsıkı sarılan bir küçük kız olarak buldum kendimi ve başladı zaman tünelinde yolculuğumuz...<br /><br />Evdeyim... Soba atılan kok kömürleri ile yarı borusuna kadar kıpkırmızı olmuş. Lezzeti meşhur Akdağ patateslerinin küçükleri seçilmiş közlenmeyi bekliyor. Ne zaman diyorum anneme, ne zaman atacaksın pişmeye? Sobanın biraz geçmesi gerektiğini söylüyor Annem, dağlarmış yoksa. Bir taraftan O'nun becerikli hareketlerle kocaman kocaman yufklar açıp, börek yapışını izliyorum. Bir taraftan, atsak ne olacak sanki diyorum içimden. O da duymuş gibi cevap veriyor,<br />' hep böyle acele edip, başıma turp sıkar, sonra da yemez bu çocuk' diyerek. O vakitler, böyle bir sözden bihaber olduğum için; " ben de yok sabr-ı sükun.." diyemiyorum, susup, pencere önüne geçiyorum.<br /><br />Pencere önünde de kar yağışından başka bir manzara, beyazdan başka bir renk yok tabii, çok sıkılıyorum görmekten. Bazen tipi çıkıyor, rüzgarda uğuldayan sese bir yığın anlamlar yüklüyorum. Kimi bir imdat çığlığı, kimi gamlı bir türkü oluyor. Kardan, kıştan bıkmışım, -çok çabuk hastalanıyoruz diye nadiren sokağa çıkıyoruz o vakitler-hiç bir neşeli şarkı canlanamıyor zihnimde tabii. Yıllar sonra, kışıyla meşhur şehirler arasında olmasına rağmen, gittiğimde karı göremeyeceğimi ve karı bu kadar özleyeceğimi ve oturup kar yazıları yazacağımı bilirmiydim hiç, kar benden intikam mı aldı, bilemiyorum. Karı izlemeye devam ediyorum. Ablamdan öğrendiğim, her tanesinin farklı desenlerde ve muhteşem olduğu hususunu hatırlıyor ve hemen bir mikroskop ile kendimi geniş pencere önünde karları incelerken hayal ediyorum. Olabilecek desenleri düşleyip, akabinde her birini yeryüzüne indiren rahmet meleklerinin hayaline başlıyorum. Hep te açık tenli, temiz yüzlü, melekler uçuşuyor gökyüzünde... Allah bizi çok seviyor çok, deyip mutlulukla doluyorum.<br /><br />Ertesi gün soba üzerindeki çaydanlığın mır mır sesleri ile uyanıyorum. Annem sofrayı hazırlamış. Babacığım kızaran ekmeklerimize yağ ve yazdan bahçedeki güllerden Annem tarafından yapılmış gül reçellerinden sürüyor. Ablam kırk nazla, kardeşim iştahla sofradaki yerini alıyor. Yemiyoruz diye Babam biraz söyleniyor biz büyüklere. Dedem de biz de " bunlar, evlat değil sigara kağıdı. Vitrine koy seyret evlat niyetine" diyerek, zayıflığımıza kızıyor. Bir şu çocuk var içlerinde diyor ama, bu sözler bizim ufaklığın umrunda değil o iştahla devam ediyor kahvaltısına. Ben yine pencereye koşuyorum vakit öğlene yakın. O da ne! Allahım! Yaşasın karlar eriyor, toprak görünüyor! Toprak! diyerek kardeşlerimi muştuluyorum. Anneme artık bahar geldi değil mi Anneciğim! diyoruz heyecanla. O her zaman ki gibi ağır başlı cevap veriyor, belli olmaz yavrucuğum Allah bilir. Ardından mart gelince, kendisi hakkında söylenen tüm sözlerin gerçekliğini çıkarır gibi;<br /><br />Kapıdan baktırıp, kazma kürek yaktıracak kışları yaşıyoruz yeniden. " Mart geldi, dert geldi" diyor yaşlılar. Ben eriyen karların buz oluşuna, görünen toprağın kar oluşuna üzülüyorum. Yine uyandığımda camlarda envai desenlerde buzlanmalar görüyorum. Sobanın kızgın ateşine dayanamayıp, eriyişini ve çatılardan sarkan buzları izliyorum. Akabinde geçtiğimiz kalorifer sisteminde sobayı, yağmayan kışlarda karı özleyeceğimi bilmeden.<br /><br />Bu kar yazılarımın ilki olsun. Sizleri bunaltmadığım kanaati oluşursa, diğer etaplarına geçeyim. Hoşçakalın efendim. <a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" alt="Posted by Picasa" align="middle" border="0" style="border-top-width: 0px; border-right-width: 0px; border-bottom-width: 0px; border-left-width: 0px; margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 5px; margin-left: 0px; padding-top: 0px; padding-right: 0px; padding-bottom: 0px; padding-left: 0px; border-top-style: none; border-right-style: none; border-bottom-style: none; border-left-style: none; border-top-color: rgb(255, 255, 255); border-right-color: rgb(255, 255, 255); border-bottom-color: rgb(255, 255, 255); border-left-color: rgb(255, 255, 255); border-color: initial; background-image: none; background-attachment: scroll; background-origin: initial; background-clip: initial; background-color: transparent; background-position: 0% 50%; background-repeat: repeat repeat; " /></a></span><div style="clear: both; "></div></div><div class="post-footer" style="background-image: initial; background-attachment: initial; background-origin: initial; background-clip: initial; background-color: rgb(238, 238, 238); margin-top: 0px; margin-right: 0px; margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; padding-top: 2px; padding-right: 14px; padding-bottom: 2px; padding-left: 29px; border-top-style: dotted; border-right-style: dotted; border-bottom-style: dotted; border-left-style: dotted; border-top-color: rgb(255, 255, 255); border-right-color: rgb(255, 255, 255); border-bottom-color: transparent; border-left-color: rgb(255, 255, 255); border-top-width: 1px; border-right-width: 1px; border-bottom-width: 1px; border-left-width: 1px; "></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-59947432276562111462011-08-19T06:33:00.003-07:002011-08-19T06:49:42.978-07:00Pembe Kek<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhjX07SCbA3Y-afUvfw7dHFwAbqtSZNFloZv_81Wr33kjuRdg8h8CeNlnw_iG7gR6GhwzMLf-m-yWh5qMOsuqViW1dw6AJH2DVB5tCQoiqEu4G-zKKIchouIafcqvWLu6nnmRW/s1600/pembe+kekim.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5642559745060845538" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhjX07SCbA3Y-afUvfw7dHFwAbqtSZNFloZv_81Wr33kjuRdg8h8CeNlnw_iG7gR6GhwzMLf-m-yWh5qMOsuqViW1dw6AJH2DVB5tCQoiqEu4G-zKKIchouIafcqvWLu6nnmRW/s400/pembe+kekim.jpg" /></a> Pembe Kek, görevli olduğum iftar programı öncesi zamanda çocukları görmek ve sofra kurmak faaliyetleri arasında koşuşturularak yapılan bir kek.
<br />
<br />Çocuklara hem anneleri hem de babaları tarafından habersizce alındığı için evde bol miktarda bulunan şeftalilerden lezzetler arayışımın biri de kekimiz oldu. Ve tabii Tokatlı bir çalışma arkadaşımızdan alıp çocuklara yedirmeyi başaramadığım için kuşburnu marmelatını seçtim. Son olarak da besleyici değeri ve de Ramazan ayında olmamız hasebiyle hurma seçimim de yer aldı.
<br />
<br />Pudingli kekimde kullandığım ölçülerle yaptım.
<br />
<br />Malzemeler:
<br />- 3 yumurta
<br />- 1 su bardağı şeker
<br />-yarım su bardağı sıvı/z.yağı
<br />- yarım su bardağı kuşburnu marmelatı
<br />- 1 büyükçe rendelenmiş şeftali
<br />- minik doğranmış 5 hurma
<br />- 1+1/4 kabartma tozu
<br />- 2 bardak un.
<br />
<br />Tüm keklerde olduğu gibi şeker ile yumurta çırpılarak başlandı. En son un ve una ilave edilmiş k.tozu ile dibe çökmemesi için una bulanan hurmalar eklendi.
<br />
<br />Un konulduktan sonra tahta bir kaşıkla yavaşça karıştırıldı iyi kabarması için. 175 derece fırında yağlanmış borcam tepsi de pişirildi.
<br />
<br />Mis gibi meyve kokusu ve gece sadece 1 tabak kalmış kekler en çok beğenilen durum oldu! (Abinin kakaolu kek, Zeynepciğin siyah kek yap cümlelerine rağmen bitirilmesi hoş oldu.
<br />
<br />Marmelatın şekerli olması sebebiyle şeker miktarı biraz azaltılabilir fazla tatlı sevmeyenlerce. Yumuşacık meyveli browni tarzında bir kek oldu.
<br />
<br />
<br />
<br /><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-11681465372132423492011-02-17T06:12:00.002-08:002011-02-22T01:43:43.552-08:00Kartepe-Sapanca Arası<strong><em>Yazdan kalma kareler... İş arkadaşlarımızla önce Kartepe'de bir tesise kahvaltıya, akabinde Sapanca'ya yemeğe geçtiğimiz neşe dolu bir geziydi. </em></strong><br /><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcz3DZQFFq2ZYw4bfUDjG43nt1HXPlGHtHmqTDymsfm3oVbVNPKsCRlWv9VBm94po4nnO1PBwqok6k-bd4AjxmgeskbwJIFso78iGyvE-tu1pK31fLIkBHTFyC87HJtcfbaAaA/s1600/CIMG0077.JPG"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5574663053162792626" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhcz3DZQFFq2ZYw4bfUDjG43nt1HXPlGHtHmqTDymsfm3oVbVNPKsCRlWv9VBm94po4nnO1PBwqok6k-bd4AjxmgeskbwJIFso78iGyvE-tu1pK31fLIkBHTFyC87HJtcfbaAaA/s400/CIMG0077.JPG" /></a> <br /><strong><em>Yemekten sonra hamak keyfi yapan çocuklarımız...</em></strong><br /><strong><em></em></strong><br /><div><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGbwhp17jPG5luQMgcJiW6MNQlH06-hV-HpDYdzqLosuD2A78acHv8HoFgMUsMMU-Omgfj-VrHT5tpw92MVe5H7CyDCUjeA-lEwF9CegUyDmKU19CI1Z01oQAePZS9llfFCzXk/s1600/CIMG0034.JPG"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5574663037017147346" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGbwhp17jPG5luQMgcJiW6MNQlH06-hV-HpDYdzqLosuD2A78acHv8HoFgMUsMMU-Omgfj-VrHT5tpw92MVe5H7CyDCUjeA-lEwF9CegUyDmKU19CI1Z01oQAePZS9llfFCzXk/s400/CIMG0034.JPG" /></a><br /><strong><em>Kartepe'nin uzak köşelerinde, bizim öncü ekibin keşfettiği kahvaltı mekanından manzaralar..</em></strong><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhC_9x7p_jNO2Ol1wdbIO37f6sgLNUb4xQM_6tzibn3vZwsNN3iRKChdS4oLJfRcWON8o0u7t8O0uJERHFkSVrP4HyiFqw97sQyPsrDdPQ_inqCxbiphaiAgE0FroZ367vdOu6l/s1600/CIMG0002.JPG"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5574663033419528114" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhC_9x7p_jNO2Ol1wdbIO37f6sgLNUb4xQM_6tzibn3vZwsNN3iRKChdS4oLJfRcWON8o0u7t8O0uJERHFkSVrP4HyiFqw97sQyPsrDdPQ_inqCxbiphaiAgE0FroZ367vdOu6l/s400/CIMG0002.JPG" /></a><br /><br /><strong><em>Tabi güzelliği muhteşem, kahvaltıda ayrı tabak talebini 'sosyetiklik' olarak değerlendiren tesis görevlisi hayal ötesiydi !...</em></strong><br /><br /><div></div></div></div></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-54556854264816158752010-12-12T11:03:00.003-08:002010-12-12T11:30:32.710-08:00<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIOMViljCcH7tgeJUBew9irtwRs1vjtYtuUbui8ZitkDyhqpJtVGgkcvZlHeyOY7NSLtgvy49RCtGGRLVEX9gl32Zl47fbn1vC-S8PbxCzY9Zbivb13XlmyLoCk_JCqZ3KLlCf/s1600/kar+manzaras%25C4%25B1.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 380px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5549873639788208354" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhIOMViljCcH7tgeJUBew9irtwRs1vjtYtuUbui8ZitkDyhqpJtVGgkcvZlHeyOY7NSLtgvy49RCtGGRLVEX9gl32Zl47fbn1vC-S8PbxCzY9Zbivb13XlmyLoCk_JCqZ3KLlCf/s400/kar+manzaras%25C4%25B1.jpg" /></a> KARLAR DÜŞER, DÜŞER DÜŞER....<br /><br /><div>Dün neredeyse bütün gün, kelimenin tam anlamıyla lapa lapa kar yağdı Istanbul'a. Kar tanelerinin süzüle süzüle, papatya yağarcasına inişini izledik. Bahçede yeşille beyazın buluşmasını,üzeri kar kaplı güllerin, menekşelerin şaşkınlığını hissettik sanki...</div><div></div><div>En çok da bahar dalına üzülüyorum. Her yıl bir yalancı baharda tomurcuklanıyor, bir tanesi açacak gibi olurken kar bastırıyor, daha da göremiyoruz çiçeklenişini... Muradı gözünde kalmış insanları hatırlatır bana solmuş tomurcukları.. Sahilde ki çiçek açmış meyve ağacı ne oldu kimbilir..</div><div></div><div>Çok eski bir şarkıda ifade edildiği gibi; </div><div></div><div>"ben bir küçücük gül tomurcuktum</div><div>aklım ermedi kış günü açtım.." dercesine solgun ve baharını kaybetmiş tomurcuklar, çiçekler...</div><div></div><div>Kar ve yağmurlu havalar en çok yazmayı sevdiğim zamanlar.. Bir de kar da başörtüsü probleminden dolayı okulu bırakan can dostum Zişan'dan ayrılırken otobüste çalan Sezen AKSU şarkısı...</div><div></div><div>"Karlar düşer, düşer, düşer ağlarım</div><div>Hep ismini, hep ismini anarım"</div><div></div><div>Fakülteye ilk geldiğim gün terminalde tanışığım, bir daha da hiç ayrılmadan aynı evlerde kalıp, birlikte edebiyat dergileri arayıp, birlikte okuduğumuz, sabahın ilk ışıklarına kadar - bitmeyen- sohbetler yaptığımız Zişan...</div><div></div><div>Uğurladıktan sonra geldiğim soğukça öğrenci evimizde kendimi yapayalnız hissettiğim karlı gün...</div><div></div><div>Yine birgün Bursa'da ender kar tutuşundan dolayı herkes gibi tüm arkadaşların ya kaymaya, ya kartopu oynamaya koşarken benim üşürüm endişesi ile kat kat büründüğüm gün, günler ve hep duyduğum cümle "sen nasıl Sivaslısın hep üşüyorsun" sözleri..</div><div></div><div>Eleğime karlı günleri koyunca yazacak çok ama arkadaşlar, oğlum sırada bekliyor...</div><div></div><div><br />"Bir ay doğar ilk akşamdan geceden</div><div>Şavkı vurur pencereden bacadan</div><div>Dağlar kışımış yolcum üşümüş" </div><div></div><div>diyor ve hayatınızın en güzel kışını yaşamanız dileği ile Allah'a emanet ediyorum...Hoşçakalın...</div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-89349963273741405302010-09-05T23:33:00.002-07:002010-09-05T23:57:44.788-07:00Ali ve Kuzenleri<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUBcSprhOB3t7ddg0XiAQsSua6g7XtDMcjMAoDvb_bF11iBQT74CV4mCuTsAK0uc3lUdFdy8dK_8rKRxMHzPOGQSrSUwSEv6Rq8f2gKOoNHNS7IyRSlMwL8Dbik2iQo3czpd8J/s1600/Photo-0001.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513685783126479458" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhUBcSprhOB3t7ddg0XiAQsSua6g7XtDMcjMAoDvb_bF11iBQT74CV4mCuTsAK0uc3lUdFdy8dK_8rKRxMHzPOGQSrSUwSEv6Rq8f2gKOoNHNS7IyRSlMwL8Dbik2iQo3czpd8J/s400/Photo-0001.jpg" /></a><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwxcHUc_Q922cny06vO23tPRCUWvYfS0j5SUzREM4SXFrMrkhOd-yYQiX5zOzH2qMQIGd2kfgQpRsq3V7bbmFyhrMnYrRXZ_V-8ODHd_A8rnMxMAjxFyl1FkZUrAqzNeDu9s3r/s1600/Photo-0006.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5513685773026735618" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwxcHUc_Q922cny06vO23tPRCUWvYfS0j5SUzREM4SXFrMrkhOd-yYQiX5zOzH2qMQIGd2kfgQpRsq3V7bbmFyhrMnYrRXZ_V-8ODHd_A8rnMxMAjxFyl1FkZUrAqzNeDu9s3r/s400/Photo-0006.jpg" /></a> <strong>Öncelikle Kadir Gecenizi Kutluyor, huzur, mutluluk ve güzelliklere vesile olmasını diliyorum.</strong></div><strong></strong><br /><br /><strong>Bu Ramazan oruç tutabilen çocuklar arasında arkadaşlarına iftar verme revaçtaydı. Ali ve kuzenleri henüz o gruba giremediğinden kahvaltı da buluştular ve annesinin hazırlıkları arasında portakal ağacından ' yoncanın poğaçaları' minik misafirlerin çok beğenisini kazandı. Sandiviç ekmeği gibi içine krem peynir, nutella sürerek yemekten hoşlandılar.</strong><br /><strong></strong><br /><strong>Tarif için malzemeler:</strong><br /><strong></strong><br /><strong>- 2 su bardağı ılık süt</strong><br /><strong>- Bir paket insant maya veya bir küçük maya</strong><br /><strong>- 1 yemek kaşığı şeker</strong><br /><strong>- 1 tatlı kaşığı tuz</strong><br /><strong>- 1 su bardağı z.yağı</strong><br /><strong>- 1 yumurta (akı sarısı ayrı)</strong><br /><strong>- 5.5-6 bardak un</strong><br /><strong></strong><br /><strong>Ben elde yaptığım için elde yapma usulünü yazıyorum. Makina için siteye bakılabilir.</strong><br /><strong></strong><br /><strong>--Sütün içine yaş maya ve şekeri ekleyip 20 dakika bekletin. Diğer yanda z.yağının içine tuzu ve yumurta akını koyup karıştırın.</strong><br /><strong></strong><br /><strong>-- Süt ve yağı karıştırıp, unu eleyerek döküp, kulak memesinden yumuşak olacaak şekilde iyice yoğuralım.</strong><br /><strong></strong><br /><strong>-- 1 saat mayalandırıp, cevizden daha büyük yuvarlaklar oluşturup yağlanmış tepsiye diziyoruz. Yumurta sarısı sürüp 200 derece de pişiriliyor.</strong><br /><strong></strong><br /><strong>Hoşçakalın..</strong><br /><strong></strong><br /><strong></strong><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-74130445040206368132010-06-17T12:20:00.002-07:002010-06-17T12:25:42.081-07:00<img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 128px; DISPLAY: block; HEIGHT: 130px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5483824977674286946" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0vfcf5ahKO6UN1s-WZEQGbN9uIYqwhg_b18zZfHsbsT0eG837h8FOD58BeBHJUfCbXyC5717YXSQE1Y7Tewi7nCF9Oh92ITbsYrnJTCUQplm4YZq0cEQcIYIuuL21AEquOose/s400/30637_402260334500_169843164500_4078207_5410726_s.jpg" /><br /><p><strong><em>İlahi esintilerin kalpleri okşadığı, bir anın asra bedel olduğu bu gecede dualarda birleşmek dileği ile, kandilinizi kutlarım. </em></strong></p><p><strong><em></em></strong> </p><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-87432402337863005702010-05-19T02:02:00.003-07:002010-05-19T02:03:55.630-07:00Berceste-2<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5M681mgG1ufDF1MZARGBy8Ksh9oJyXguC7WDxu_Q8G1YnQQddMzf0wktRQALOXHA3zwooK__ecaOB71NXd19GV6chIHOpe28qwphVfD86tDr80kNT4g_eRLuSmGup1s_KJRpC/s1600/28224_390112402637_89361212637_4239077_7772269_n.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 320px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5472904213620255874" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5M681mgG1ufDF1MZARGBy8Ksh9oJyXguC7WDxu_Q8G1YnQQddMzf0wktRQALOXHA3zwooK__ecaOB71NXd19GV6chIHOpe28qwphVfD86tDr80kNT4g_eRLuSmGup1s_KJRpC/s400/28224_390112402637_89361212637_4239077_7772269_n.jpg" /></a><br /><div></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-39615556137856292632010-04-30T10:45:00.000-07:002010-04-30T10:46:58.603-07:00Elif Gibi..<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTd75X6NWo6JFLEzz-WidbfkmYHfAdMUHWaMEVlI0jtFWVISLiNjmFl8e6Ac1qHcHyCBwofYlSFVAlYZ6FfncoIX34wA7BIscP1qSeAV6kq2_OLi-weAxA5RknunyvCoXrcRsx/s1600/25521_1339793026310_1575696006_30806033_6805819_n.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 365px; DISPLAY: block; HEIGHT: 400px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5465988381998999490" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTd75X6NWo6JFLEzz-WidbfkmYHfAdMUHWaMEVlI0jtFWVISLiNjmFl8e6Ac1qHcHyCBwofYlSFVAlYZ6FfncoIX34wA7BIscP1qSeAV6kq2_OLi-weAxA5RknunyvCoXrcRsx/s400/25521_1339793026310_1575696006_30806033_6805819_n.jpg" /></a><br /><div></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-28283576787969522172010-04-26T10:31:00.003-07:002010-04-26T10:46:30.956-07:00Berceste<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRTImuwFA0xl4mJAYSWgZZ8_fs76l-4V4J46E9t-OK-y-KIVydKQadab9SdIBDHlDgPS2m_5KjumqrzYIUXC8QUckZe5u8-fDD5JEo41VQfaG2g71HI5bWMJ5L8C6XFMfUNolY/s1600/papatyam.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5464503602665982562" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRTImuwFA0xl4mJAYSWgZZ8_fs76l-4V4J46E9t-OK-y-KIVydKQadab9SdIBDHlDgPS2m_5KjumqrzYIUXC8QUckZe5u8-fDD5JEo41VQfaG2g71HI5bWMJ5L8C6XFMfUNolY/s400/papatyam.jpg" /></a> <strong>Güzel Gören Güzel Düşünür</strong><br /><strong>Güzel Düşünen Hayattan Lezzet Alır.</strong><br /><div><br /><div></div></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-43553801108628895122010-04-03T05:28:00.003-07:002010-04-03T08:31:09.296-07:00Ünlü Simalardan Sevdiğim Sözler<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6wgWokMcgYJGIlRT3cIUNXidV7Gt_KpoRnt6Iu7NOFvg5cGPwoKxd2gQCl95K5RFGay7jv7lxyyD0UcDMe5nywEuLGKNUU-QE54BHbPXBNN1bOpgmfEIs3HDSY_NrRXLJVP94/s1600/kanunipz6kb1.png"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5455890281510555490" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6wgWokMcgYJGIlRT3cIUNXidV7Gt_KpoRnt6Iu7NOFvg5cGPwoKxd2gQCl95K5RFGay7jv7lxyyD0UcDMe5nywEuLGKNUU-QE54BHbPXBNN1bOpgmfEIs3HDSY_NrRXLJVP94/s400/kanunipz6kb1.png" /></a><br /><div> Öncelikle uzunca bir süre sayfamı güncelleyemediğim için ziyaretçilerimden özür diliyorum. Esasında yazacak çok konu paylaşacak gezi resimleri de oldu ama yoğunluktan vakit bulamadım bir türlü. Son yazımdan önce Bursa'dan kareler paylaşacak ve dönüşte çocuklara yaptığım lokumu yayınlayacaktım öylece duruyor görüntüler. Koşuşturmaktan olmadı fırsat. Çanakkale ve bir programdan dolayı gidip-iki gün önce döndüğümüz Kıbrıs izlenimlerini ve fotoğraflarını ilk fırsatta paylaşacağım inşallah.</div><div> </div><div> Gelgelelim sadede ve ünlü simaların sevdiğim cümlelerine. İlki Cihan Sultanı olduğu kadar büyük bir şair de olan Kanuni Sultan Süleyman'a ait.</div><div> " <em>Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi."</em> dizelerini bilmeyen yok.</div><div> </div><div> Benim paylaşacağım ve çok beğendiğim dizeler Şairlerin Sultanı Baki ile aralarında geçen dizeler.</div><div> </div><div> Baki Kanuni'nin çok önem verdiği şairlerden olmasına rağmen ağır hicivler mi başka bir sebep mi tam bilinmez Kanuni'yi kızdırır. Akabinde şiirle ferman eder.</div><div> </div><div><em>"Baki bed</em></div><div><em> Nefyi ebed </em></div><div><em>Bursa'ya red</em>" dizesiyle <em>" kötü Baki sosuza kadar Memleketi olan Bursa'ya sürgün edilir"</em></div><div><em></em> </div><div><em>Şairin Sultanı buna karşılık:</em></div><div><em></em> </div><div><em>"Öldünse ey Baki sanma cihan mülkü Süleyman'a baki</em></div><div><em>Buna çarkı felek derler ne sen baki ne ben baki" dizleriyle dünyanın Sultan Süleyman'a da Kanuni Sultan Süleyman'a da baki olmayacağını veciz bir şekilde ifade eder ve ben bu ince şairane üsluplara hayranımdır nicedir.</em></div><div> </div><div>Yukarda geçen Fransa'ya gönderilen mektup ve tesiri de cihan hakimiyetini göstermesi açısından çok hoşuma gider doğrusu.</div><div> </div><div>Kavyemde virgül bozuk olduğu için virgülsüz yazımdan dolayı bağışlamanızı diler güzel günler dilerim.</div><div><em> </em></div><div> </div><div><em> </em></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-29584740069076325492009-12-01T00:07:00.017-08:002010-01-07T10:55:14.710-08:00Babamı Kaybederken....<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf23WMTB_oxUcgLKBkkPY7RlIL4rVmzieCv5hyvwAcwQHiCGmMp9qd7_hqm-7vWwzimJexacjlhqTddXUQGbzxY67EWGFLdKoFhBudqO62jTifLMGMnEHuVXhP3zBSpBGCFL-A/s1600-h/wwwantolojicom413800448gg9.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5415465605727710402" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 300px; CURSOR: hand; HEIGHT: 400px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhf23WMTB_oxUcgLKBkkPY7RlIL4rVmzieCv5hyvwAcwQHiCGmMp9qd7_hqm-7vWwzimJexacjlhqTddXUQGbzxY67EWGFLdKoFhBudqO62jTifLMGMnEHuVXhP3zBSpBGCFL-A/s400/wwwantolojicom413800448gg9.jpg" border="0" /></a><br /><br /><div></div><div></div><div></div><div></div><div>Hastahaneden cenaze levazımatçısının önünde indiğimden beri yürüyorum... Daha doğrusu kefen alırken, kefenlerin cinsiyete göre farklılık arzettiğini öğrenip, bir erkek kefeni aldığımdan beri yürüyorum....<br /><br />Kefen paketi kolumun altında, okula giderken kitaplarımı, klasörümü taşır gibi, yürüyorum... Belki de Babamın beni üniversiteye bırakıp giderken, O'nu uğurlarken gibi, Annem' den, Fikriye Annem'den ayrıldığım zaman ki gibi, öksüz bir tavırla, 'gözyaşım' sakın akma diyerek, yürüyorum... Tek bir farkla ! O zaman Onlar üzülmesin diye gözyaşı yasağı... Şimdi ise sadece yollarda ağlamak istemiyorum, yürüyorum...<br /><br /><p></p><br /><p>Biraz önce girebildim yoğun bakıma yanına. Hayatım boyunca yaşam destek ünitesi görmek isteyeceğimi sanmıyorum. Yanına yaklaşıyor, elini tutuyorum, baba, babacığım ben geldim, ben... diyerek fısıldıyorum kulağına. Sesimi ve adımı söyleyince nabız ve nefes hızlanıyor, doktorlar koşuyor, 'hasta heyacanlandı' cümleleri telaşla çıkıyor ağızlardan.. Bir türlü elimi kavrayamayan ' o güçlü ' ellerini bırakıp, dışarı gönderiliyorum...</p>Doktorları bekliyorum, görüşüyorum, bir üstleri ile, bir başkası ile.... bir daha... farklı yüzler, neden hep aynı cümleyi tekrarlıyor... 'Hazırlıklı olun, yaşaması imkansız, beyin çok darbe almış...' Ben de hep, bünyesinin güçlü olduğunu ve daha önce atlatabildiği zor rahatsızlıkları aktarıyorum. Olamaz mı, düzelemez mi sorusuna, neden hiç kimse olumlu cevap vermiyor ki... Bu hep bilip, geldiğimiz hastane, bu kadar çaresizlik dolu mu idi? Bu yeni tanıştığım hissiyatı taşımakta zorlanıyorum, nefesimin sıkıştığını hissediyor, bir yandan da dışarıda bekleyen yakınlara ümid vermeye çalışıyorum.. Olmayan bir şeyi verebilmek insandan ne kadar uzak...<br /><br />Kardeşlerim ve kendisine kardeşten daha yakın dostlarını, dillerinde O'nu çepeçevre saran duaları, yüzlerinde ki mahsun ifade ile bırakıp, ayrılıyorum.<br /><br />Yürüyorum ve dua ediyorum, yürüyorum... Bir yağmur başlıyor inceden...Islanıyorum, yürüyorum. Sonbahar yağmuruna Sivas'ın hep var olan rüzgarı eşlik ediyor, gazeller uçuşuyor ağaçlardan... Babamın ömür yaprağı gibi pek hafif bir ilintisi kalmış olmalı ki, savrulup gidiyor ötelere... Dua ediyorum, yürüyorum...<br /><br />Arabadan inip, hazırlıklı olmanın cisimleşmiş hali adına kefenini aldıktan sonra, Kepçeli'den o meşum kazanın olduğu Hükumet Meydanı'na doğru uzanan kaldırımda, her bir karede farklı anılar canlanarak yürüyorum...<br /><br /><br />Şems-i Sivasi Hazretlerinin türbesini, Meydan Camii'yi geçiyor, dağılan cemaati izliyorum.. Ailece ziyaret edip, etrafında bulunan çarşıdan alış-verişimizi yaptıktan sonra gittiğimiz Merkez Lokantasına takılıyor gözlerim. Babamın artık hiç dolaşamayacağını, camii cemaatinden olamayacağını, artık hiçbir şey yiyemeceğini düşünüyorum. Lezetleri darma dağınık eden ölüm bu imiş demek...<br /><br />Yürüyorum.. Bir yandan doktorun en son cümlesi tekrarlanıyor kulaklarımda.. 'Beyin ölümü gerçekleşmiş olabilir, cihazımız yok' Bilemiyorum hiç bir şey bilemiyorum, tek gördüğüm artık yeşil gözlerinin hiç açılmadığı, pembe yanaklarının da beyaz, mermerimsi bir hale büründüğü...<br /><br /><br /><br />Önüme ilk çıkan markete giriyorum, hazırlıklı olmak adına... Hani kalabalıkta gerek olan birşeyler olursa diye, rastgele birşeyler dolduruyorum... O esnada bir ses duyuyorum 'baba' diye hitap eden... Bir daha hiç baba, babacığım diyemeceğimi düşünüyorum. Bu çok kötü geliyor, hala kötü... İlk zamanlar insanlar gidip, yalnız kalınca, kendi kendime söyleyebileceğimi düşünsem de, babacığım demenin artık hep içimde hapsolunacağını anlıyorum...<br /><br /><br /><br />Yürüyorum... Babamla hayatımızda ilk ve son kaçamağımız olan dondurma salonu çıkıyor karşıma.. Baharın başlarındayız. Sivas için erken denebilecek bir zamanda, dondurma çıkmış. Ben çok ısrar ediyorum. Malum her çocuğun ortak nidası, ' ama babacığım ' kelimeleri ardı ardına. Babam da aynı şeyleri tekrarlıyor. Evladım rahatsızlanırsın, ateşin nükseder yine.. Kazanan ben oluyorum, Babam ilk defa, ' ama Annene söylemek yok ' diyor, ben Babamın şartına şaşırarak giriyorum salona. Kocaman birer kase dondurma yiyoruz baba -kız. Beklenen olmuyor, ne hastalığım nüksediyor, ne de Annem başımda telef oluyor. Hoş bir anı kaldığını düşünüyorum hep ama, şimdi baktığımda sadece acı görebiliyorum...<br /><br />Yürüyorum.... Elimdeki kefen paketi iyice ağırlaşarak, ümidsiz bir boyun eğişle adımlıyorum kaldırımları... Telefonu çaldırdığımda açacağını düşündüğüm gibi, her köşe başından çıkabileceği gibi bir hisse kapılıyorum. Bilmem kaçıncı kez bizi getirdiği, bayram alanında, tıpkı geçitte, yan gözle babamı arayıp, hafifçe tebessüm ettiğimiz gibi kalabalıklar arasında O'nu bulmak, eve birlikte dönmek ve bütün bunların sadece bir kötü rüya olmasını istiyorum. Arıyorum, anılara ve hayallere karışıyorum..<br /></div><br /><div>Necip Fazıl Merhum'un Kaldırımlar'ını tekrarlıyorum zihnimde ve yürüyorum...</div><br /><div></div><br /><div>" Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;</div><div>Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.<br />Yolumun karanlığa saplanan noktasında,</div><div>Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum." </div><br /><br /><div></div><br /><div>Artık Babamsız yaşamak zorunda olduğumu hissettiğim anda, hiç unutamadığım o hal ile yürüyorum. Sanki ben bir sandalyede idim ve birden, birden biri yaslandığım kısmı çekiverdi ve ben öylece kalıverdim. </div><br /><div></div><br /><div>Çantamda Mesut'un asker fotoğrafı... Babamın askere yolcu ettiği oğullarından ardından ağladığı tek oğlu Mesut... Görürmüyüm-görmezmiyim bir daha diyerek... Dünya gözüyle asker halini görmek için, benden ısrarla fotoğrafını göndermemi istediği Mesut... İşyerinde memleket kurtarır gibi yoğunluklara gömülüp de postaya veremediğim fotoğrafı şimdi çantamda... Başkanımızın yolculuk esnasında beni arayıp, 'hastaneyi aradım Kızım, kaza sonrası bir şok yaşamış, sadece baygınmış' sözlerine,Annemin benzer cümleleri de eklenince, fotoğrafın yanında Babam'ın sevdiği şeylerden de eklediğim o çantaya baktıkça içim iyice kötü oluyor.... </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Yürüyorum... Çanta da, kefen de iyice ağırlaşıyor sanki.. Babamın bizi götürdüğü Ethembey'in Parkı'na dalıyor bakışlarım. Biz yine küçüğüz, Annem bankta, Kuleli de okuyan Mustafa Abim de gelmiş, O Fatma'yı, Babam da beni göklere doğru sallıyor. Heyecan ve korku karışık o an hiç bitmemiş olsun, Babam yine "armut dalda, kız bahçede..." diyerek arkamda olsaydı diyorum ve devam ediyorum ağır-aksak yoluma....</div><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><div>Hükümet Meydanındayım... Artık, her geldiğimde, her baktığımda içimi kanatacak olan meydandayım. Sivas'ta iken görev yaptığım kurumun tam karşısında... Eski iş arkadaşlarımın, son sürat çarpan arabanın Babamı nasıl fırlattıp, kaldırıma çarptığını gördükleri alandayım. Artık yürümüyorum, bakışlarım kaza mahalline çivilendi, o anı yaşıyorum. </div><br /><div></div><br /><div>Gece, can dostlarıyla hiç aksatmadan katıldığı dersten dönen Babacığımın, son gıdası olan bir elmayı yiyerek yattığını öğreniyorum Annemden. Sabah namazından sonra çıktığı evine, bir haftalık yoğun bakımın ardından cenazesini, can dostlarına sakin olacağımıza dair teminatlarla alabiliyoruz..</div><div></div><br /><br /><div>Ben kaldırıma, yaklaşık üç metre uçup düştüğü ve bir daha da konuşamadığı kaldırım bana bakıyor... O an neler hissettin Babacığım; canın ne kadar yandı ? 12 yaşında annesini kaybetmiş bir çocuk olarak; "Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta " mı demek istemiştin... Bilemiyorum...</div><div></div><div></div><br /><div>Uzanıverdiği kaldırımdan işe giden memurlar hastaneye kaldırıyor. Annemlere haber verildiği andan itibaren gördüğümüz bir türlü yükselmeyen vücut ısısı, düşük nabız ve düşük tansiyon.. Yüksekliğinden hep başına iş açmış tansiyon alay edercesine düşük...</div><br /><div></div><br /><div>En çok sıcak olmaması bana tesir ediyor.Hep üşüyen bir çocuk olarak sonbaharda, henüz sobalar, kaloriferler yanmadan, bana buz gibi gelen kaşık-çatalımı ısıtan, soğuk olan yatağımı önce o yatıp ısıtan Babacığım, şimdi ısınamıyor.... Bütün ateşini kaldırımlar almış gibi. Sanki Babam için de söylenmiş;</div><div></div><br /><div>" Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya,</div><br /><div>Alsa buz gibi taşlar, alnımdan bu ateşi.</div><br /><div>Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,</div><br /><div>Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi..." derken...</div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div>Son akşam... İçimiz de kıpır kıpır bir ümid... Babam daha iyiye gidiyor... Aldığım kefeni uygun bir yere bağışlamayı düşünüyorum, Halamlar evlerine gidiyor, sadece ev halkı kalıyoruz. İsmail yoğun bakım önünde, bekliyor. Mesut hala uzaklarda, tatbikatta, haberi yok hiçbir şeyden. </div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div>Sabah namazı sonrası, şifa ayetleri okurken telefon çalıyor... Eşim arıyor Istanbul'dan. " Yola çıktım geliyorum... Allah'tan geldik ve O'na döneceğiz" diyor. Dona kalıyorum bir an. </div><div></div><div>Annem ve kardeşlerimi sakinleştirmeye çalışıyorum. İyi olduğu için evlerine dönen Ablama, Halamlara, tüm yakınlara haber veriyorum.....</div><div></div><div></div><div></div><div></div><div>Bahçedeyim... Dışarda yoğun bir kalabalık. Babacığım tabutta. Çok sevdiği dostları, yakınları ve tanımadığım bir kalabalık etrafında. Kendisi ve arkadaşları tarafından yine çok sevilen Hasan Hoca soruyor, "merhumu nasıl bilirdiniz ? " güçlü bir ses birliği yankılanıyor, "ehli sünnet vel cemaat bilirdik! " diyerek... </div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div>Babamın gidişini izliyorum son kez... Bahçede ki çok sevdiği, yaza çıkmazsam şunun toprağını, bunun saksısını değiştirin tembihinde bulunduğu çiçekler de bizim gibi boynu bükük duruyor.</div><div>İçerden hanımlardan birinin sesi geliyor, ".... kendi malında bile gözü yoktu, karıncanın kanadını incitmezdi...." </div><div></div><div></div><div>Ağlıyorum sessizce... Son telefon görüşmemizde ki cümleler tekrarlanıyor zihnimde." Seni çok seviyorum Babacığım... Ben de Seni çok seviyorum Semanur ben de Seni " </div><div></div><div>Rahmet-i Rahman'a emanet ol, güle güle Babacığım...</div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div>Babamın da bahsi geçtiği diğer yazılardan birkaçı..</div><div></div><div></div><div><a href="http://akcahan.blogspot.com/2007/02/son-kar-yazs-spriz-ziyaret.html">http://akcahan.blogspot.com/2007/02/son-kar-yazs-spriz-ziyaret.html</a></div><div><span style="color:#ff0000;"></span></div><div><span style="color:#ff0000;">Son Kar Yazısı</span></div><div><span style="color:#ff0000;"></span></div><div><span style="color:#000000;"><a href="http://akcahan.blogspot.com/2007/02/kar-yazisi.html">http://akcahan.blogspot.com/2007/02/kar-yazisi.html</a></span></div><div></div><div><span style="color:#ff0000;">Kar Yazısı-2</span></div><div><span style="color:#ff0000;"></span></div><div><span style="color:#000000;"></span></div><div><span style="color:#000000;"><a href="http://akcahan.blogspot.com/2007/01/kar-yazisi.html">http://akcahan.blogspot.com/2007/01/kar-yazisi.html</a></span></div><div></div><div></div><div><span style="color:#cc0000;">Kar Yazısı</span></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><br /><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><div></div><span style="color:#ff0000;">Kucaklamış Bir Ahmed'i Ahmedim..</span><br /><a href="http://akcahan.blogspot.com/search?q=kar+yaz%C4%B1s%C4%B1-3">http://akcahan.blogspot.com/search?q=kar+yaz%C4%B1s%C4%B1-3</a><br /><br /><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><br /><div></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com24tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-64082518439006298852009-09-02T09:16:00.007-07:002009-09-07T13:03:44.973-07:00Şam- Kıymalı Tarçınlı Börek<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtPyXV8dtaQL4FJcL3C1GcUXhpVlU9d4o5RETp65Rrb-3EV_nQSiXcBCjKYEfrMUI7y2CwgaJZ3ZIc0QmWvbjxwroNVIZN0DqlybY9EgjAxoQmDJeMwrHkDE676ci2t22xYYyT/s1600-h/Photo-0188.jpg"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgtPyXV8dtaQL4FJcL3C1GcUXhpVlU9d4o5RETp65Rrb-3EV_nQSiXcBCjKYEfrMUI7y2CwgaJZ3ZIc0QmWvbjxwroNVIZN0DqlybY9EgjAxoQmDJeMwrHkDE676ci2t22xYYyT/s400/Photo-0188.jpg" border="0" /></a> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:arial;font-size:130%;">Hemen her yemekte kendisi ile müşerref olduğumuz böreklerden ikincisi. Ben tarçını hep tatlılara yakıştırdığım için biraz garipsedim. Bir önce ki postta olan birincisini daha bana göreydi. Bu son börekle birlikte, görüntülediğim Suriye lezzetleri sona erdi. Esasında bir çoğu içli köfte türevi diyebileceğimiz bir çok yemeklerini incelemiştim.Grup olarak kendimizin gittiği, Türkiye'den bakanların da beğenisini aldığı belirtilen, oldukça otantik mekanda farklı yemekler, tatlılar vardı ama, görüntü alma imkanı olmadı. Onun dışında kebaba devam ettik. Buradan çıkardığımız netice de bir yiyecek velev ki çok güzel de olsa, çok beğenilen bir ürün de olsa, özellikle mutfağı bilmeyen yabancılara farklı lezzetler sunulmalı. Yıldızlı mekanlarda hep kebap dışında ilgimizi çekip, bizi şaşırtan ise, tüm ekibin pür dikkat Türk dizileri izlemesiydi. Öyle ki, seslendiğinizi dahi duymuyorlar. Tüm dikkatleri dev ekran televizyonlarda, bizim dizilerde.</span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:arial;font-size:130%;"></span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">(Bu hafta sonu, iş arkadaşlarımızla birlikte Bursa'ya gittik. Çok güzel bir gezi oldu. Ben bir Bursa sever olduğum için çok mutlu oldum ama diğer katılanlar da mutlu döndüler.</span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Gezi dönüşü bugün çocuklara Bursa lokumu yaptım. Daha sonra paylaşacağım inşallah.)</span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:arial;font-size:130%;">Hoşçakalın..</span><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img style="BORDER-RIGHT: 0px; PADDING-RIGHT: 0px; BORDER-TOP: 0px; PADDING-LEFT: 0px; BACKGROUND: 0% 50%; PADDING-BOTTOM: 0px; BORDER-LEFT: 0px; PADDING-TOP: 0px; BORDER-BOTTOM: 0px; -moz-background-clip: initial; -moz-background-origin: initial; -moz-background-inline-policy: initial" alt="Posted by Picasa" src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" align="middle" border="0" /></a></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com9tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-9505631713324506442009-09-02T09:15:00.002-07:002009-09-07T12:31:56.496-07:00Şam- Başlangıçlar<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiDBVJNAMEf4YxpTKQa2ij7GTl96YFAVTUAJ9ZFPbefhdOZ1bEJ-W0sE3pLYFtFVeieDFt6lUo9Ei7GpKznjRc2EK12dRUlaYJYEh4gUxK9NNlWi6AsOubpA-LtaYNHikYoOaf/s1600-h/Photo-0146.jpg"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhiDBVJNAMEf4YxpTKQa2ij7GTl96YFAVTUAJ9ZFPbefhdOZ1bEJ-W0sE3pLYFtFVeieDFt6lUo9Ei7GpKznjRc2EK12dRUlaYJYEh4gUxK9NNlWi6AsOubpA-LtaYNHikYoOaf/s400/Photo-0146.jpg" border="0" /></a> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:arial;font-size:130%;">Börek çeşitleri fazla değildi. Biri sofrada görülen bir tür puf böreği, diğeri ise bir sonra ki postta görebileceğiniz kıymalı, tarçınlı bir börek. Yine sarımsaklı, mayonezli yoğurt, patlıcan salatası, mayhoş bir yeşillikten yapılan salata, kuruyemiş ve tabii yine humus.</span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Hama'ya has bir tatlı ikram edilmişti ama, görüntüleme imkanım olmadı. Yalnız tatlılar bizim damak zevkimize göre epeyce bir az şekerli diyebilirim. Hal böyle olunca, görüntü cezbediyor, tat bir hayli eksik kalıyor. </span></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Tatlılar az şekerli olsa da sahabe kabirleri, peygamber hanımları ve nice evliyalarla dolu Şam mübarek bir şehir. Bu güzel ayda tekrar orada olup, ziyaret etmek ve de tabii yine vatanıma dönmek isterdim. Rabbim tüm isteyenlere başta Kabe-i Mükerreme olmak üzere kutsal beldeleri ziyaret etmeyi kısmet etsin. Hoşçakalın efendim.</span><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img style="BORDER-RIGHT: 0px; PADDING-RIGHT: 0px; BORDER-TOP: 0px; PADDING-LEFT: 0px; BACKGROUND: 0% 50%; PADDING-BOTTOM: 0px; BORDER-LEFT: 0px; PADDING-TOP: 0px; BORDER-BOTTOM: 0px; -moz-background-clip: initial; -moz-background-origin: initial; -moz-background-inline-policy: initial" alt="Posted by Picasa" src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" align="middle" border="0" /></a></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-28679830424303063982009-09-02T09:13:00.003-07:002009-09-04T13:33:24.258-07:00Şam Salatalarından...<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoe8bBRIsVu6jVRqRCYvGkCtKIV-9N2XwsVe6bRkbkfNDEJzh0T4h-yL7mBVeeUBENbZ0WpQfPWqe5oJLmrS_AfU370pPtN34Zzo3Qr0tiY4TM8om2KtUyJBbxrkL79qt2_i-K/s1600-h/Photo-0145.jpg"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoe8bBRIsVu6jVRqRCYvGkCtKIV-9N2XwsVe6bRkbkfNDEJzh0T4h-yL7mBVeeUBENbZ0WpQfPWqe5oJLmrS_AfU370pPtN34Zzo3Qr0tiY4TM8om2KtUyJBbxrkL79qt2_i-K/s400/Photo-0145.jpg" border="0" /></a> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:arial;font-size:130%;">Bu görüntüyü aldığım mekan Hama'daki dertli dolaplardan esinlenerek yapılmış, çok rağbet edilen ferah bir yer. Salataya, Şamın tarçınlı lavaşları kızartılarak eklenmiş. Bir de balzamik sirke ve nar ekşisi tabii. Bizim büyük prenses başımda mazgal gibi bilgisayarı devralmayı bekliyor. Biz bölüm arkadaşlarımla güzel bir iftarın ardından Sami Özer'den (ismini yanlış yazmadım inşallah) eşsiz bir musiki dinleyip henüz döndük ve de minik prenses te tuşlara basmaya başladı, ben gidiyorum özeti, hoşçakalın.</span></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-14187059439503132862009-09-02T09:12:00.002-07:002009-09-04T07:13:12.959-07:00Busra Yolundan..<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjk6bMnGSgpYUDcKxJUEiRRL8OtWyetoZEXgUXacLJhLrbOdbl_BmkZ1sYtJqZrruiwJ4GTC2vrvesVaKfccwgYVeCyAegmEULrpE1LvThydPO3Ffl1_DTH2CWfN6XYJBFobzDI/s1600-h/Photo-0155.jpg"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjk6bMnGSgpYUDcKxJUEiRRL8OtWyetoZEXgUXacLJhLrbOdbl_BmkZ1sYtJqZrruiwJ4GTC2vrvesVaKfccwgYVeCyAegmEULrpE1LvThydPO3Ffl1_DTH2CWfN6XYJBFobzDI/s400/Photo-0155.jpg" border="0" /></a> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Bir alt postta bahsettiğim zeytinyağında peynirler. Ben tatmadım, Annem'e göndermiştim. Anneciğim peynirden ziyade yoğrtumsu bir tat ama güzel demişti. Tekrar hoşçakalın, sağlıkla kalın.</span><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img style="BORDER-RIGHT: 0px; PADDING-RIGHT: 0px; BORDER-TOP: 0px; PADDING-LEFT: 0px; BACKGROUND: 0% 50%; PADDING-BOTTOM: 0px; BORDER-LEFT: 0px; PADDING-TOP: 0px; BORDER-BOTTOM: 0px; moz-background-clip: initial; moz-background-origin: initial; moz-background-inline-policy: initial" alt="Posted by Picasa" src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" align="middle" border="0" /></a></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-73702563342907667632009-09-02T09:09:00.002-07:002009-09-04T07:09:30.969-07:00Busra Yolunda Patlıcanlı Lezzetler<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7GL5W2dRS7g2zJLZz1-bT5qA-dL4GFYXfKAoxom9jxKvv0puFuns4qjIKjZmI23-LVVX3Xynl13bdQpLCLlmN0i453_pxVrJxk54AINNOqvlldgCr6jqoWPSUiSlx6gbhoMyZ/s1600-h/Photo-0154.jpg"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7GL5W2dRS7g2zJLZz1-bT5qA-dL4GFYXfKAoxom9jxKvv0puFuns4qjIKjZmI23-LVVX3Xynl13bdQpLCLlmN0i453_pxVrJxk54AINNOqvlldgCr6jqoWPSUiSlx6gbhoMyZ/s400/Photo-0154.jpg" border="0" /></a> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><strong>Busra'ya giderken uğradığımız bir alış-veriş merkezinden aldığım bir görüntü... Sedef kakmalı tepsilerden, oyuncağa, turşumsu patlıcanlardan zeytinyağında peynirlere kadar bir çok ürün vardı. Tercümanımız bu patlıcanları çok methetti ama ben cesaret edemedim. Bir sonra ki postta vereceğim z.yağında peynirlerden anneciğime almıştım. Annemle birlikte gitmek istemiştik Suriye'ye hep ama kısmet olmadı. İnşallah daha sonra gidebiliriz. </strong></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><strong>Biz Sivas'a Selçuklular zamanında gelmiş İlbeyli Türkmenleriyiz. Halep altında bulunan Elbeyli'den gelmişiz derlerdi büyüklerim. Bir kısmı Antep Oğuzeli'ne yerleşmiş. Son yıllarda Sivas'ta Elbeyliler Festivali yapılıyor ve Antep gibi şehirlerde olan Elbeyliler de geliyorlar. </strong></div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><strong>En çok Allah dostlarını görmek için, biraz da köklerinin geldikleri yerleri görmek istiyor Anneciğim. -Hoşçakalın efendim.. </strong><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img style="BORDER-RIGHT: 0px; PADDING-RIGHT: 0px; BORDER-TOP: 0px; PADDING-LEFT: 0px; BACKGROUND: 0% 50%; PADDING-BOTTOM: 0px; BORDER-LEFT: 0px; PADDING-TOP: 0px; BORDER-BOTTOM: 0px; moz-background-clip: initial; moz-background-origin: initial; moz-background-inline-policy: initial" alt="Posted by Picasa" src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" align="middle" border="0" /></a></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-57504885058945592852009-09-02T09:08:00.003-07:002009-12-10T01:26:22.548-08:00Kahvaltı'ya Misafir Bekleyen Ali<div style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8Gc4sLPPqqTu7eO5YbOCVdb1eMZUP0QBYoyhcHrXoh0D_jkP8jWjntU-UmPJFmT0o2p1hhEgHkKr9awZFnuZdLSx5WM4BlqmGRi5zrl_HsQ94HwZKCAxd6fllf5ebqLEeuXPN/s1600-h/Photo-0014.jpg"><img border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8Gc4sLPPqqTu7eO5YbOCVdb1eMZUP0QBYoyhcHrXoh0D_jkP8jWjntU-UmPJFmT0o2p1hhEgHkKr9awZFnuZdLSx5WM4BlqmGRi5zrl_HsQ94HwZKCAxd6fllf5ebqLEeuXPN/s400/Photo-0014.jpg" /></a> </div><div style="TEXT-ALIGN: center; CLEAR: both"><strong>Hep uçlarda dolaşan bizim Ali, geçen yıl yememekten acile kaldırılırken bu yıl iştahının doruklarında seyrediyor. Bir pazar günü, kahvaltıya davet edilip te bir türlü ufukta görülmeyen misafiri sabrının son demlerinde beklerken...</strong><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img style="BORDER-BOTTOM: 0px; BORDER-LEFT: 0px; PADDING-BOTTOM: 0px; PADDING-LEFT: 0px; PADDING-RIGHT: 0px; BACKGROUND: 0% 50%; BORDER-TOP: 0px; BORDER-RIGHT: 0px; PADDING-TOP: 0px; -moz-background-clip: initial; -moz-background-origin: initial; -moz-background-inline-policy: initial" border="0" alt="Posted by Picasa" align="middle" src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" /></a></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-72991498812031036562009-09-02T09:05:00.002-07:002009-09-03T04:18:37.254-07:00Halep- Şiş Kebap<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZHYY4xn_Pg6KiI67d3WBL28TavVWcULZCC0MPluV_f1_SE3r9QZh0q9fOaq00uWubm58yyGbMZ8BqW0jlEoOqX_Am5tRTCip1ab9lz2gyOyLh1J2NJPBaMjRgCkTxjW7I0BRi/s1600-h/Photo-0007.jpg"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZHYY4xn_Pg6KiI67d3WBL28TavVWcULZCC0MPluV_f1_SE3r9QZh0q9fOaq00uWubm58yyGbMZ8BqW0jlEoOqX_Am5tRTCip1ab9lz2gyOyLh1J2NJPBaMjRgCkTxjW7I0BRi/s400/Photo-0007.jpg" border="0" /></a> </div><div style="CLEAR: both; TEXT-ALIGN: center"><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Halep'e geldiğimizde kendimizi Türkiye'de güney illerimiziden birinde gibi hissetmiştik. Lezzetlerde de aynı. Bizim tur yetkilileri sayesinde ayrı gittiğimiz meşhur bir mekandaki geleneksel tatlar haricinde hep kebapa talim ettiysek de Halep'te daha bir damak zevkimize uygun geldi. Sofra'da yine humus, bir çeşit muhamara, mayonez ilave edilmiş sarımsaklı yoğurt, taze nane eşliğinde servis yapılıyor. Salatalar güzel, sunum şık idi.. </span><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img style="BORDER-RIGHT: 0px; PADDING-RIGHT: 0px; BORDER-TOP: 0px; PADDING-LEFT: 0px; BACKGROUND: 0% 50%; PADDING-BOTTOM: 0px; BORDER-LEFT: 0px; PADDING-TOP: 0px; BORDER-BOTTOM: 0px; moz-background-clip: initial; moz-background-origin: initial; moz-background-inline-policy: initial" alt="Posted by Picasa" src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" align="middle" border="0" /></a></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-61438606306958561102009-09-01T03:10:00.002-07:002009-09-02T10:42:58.596-07:00Şam'da sabah kahvaltısı<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0rfLDBvY0qss_MIlYeTrNS8nbqGkC3tDqTEbCW4hbNKN9HOa9NqoqLneOKJLB-RDvfyqAycN8Uekf0v0rQyzKrKNNTjkzZjBDmnZxFHRJUYKvQo-a8UsYvQ5OSKL2ELGN8zvZ/s1600-h/semanur-suriye+730.jpg"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0rfLDBvY0qss_MIlYeTrNS8nbqGkC3tDqTEbCW4hbNKN9HOa9NqoqLneOKJLB-RDvfyqAycN8Uekf0v0rQyzKrKNNTjkzZjBDmnZxFHRJUYKvQo-a8UsYvQ5OSKL2ELGN8zvZ/s400/semanur-suriye+730.jpg" border="0" /></a> </div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" alt="Posted by Picasa" style="border: 0px none ; padding: 0px; background: transparent none repeat scroll 0% 50%; -moz-background-clip: initial; -moz-background-origin: initial; -moz-background-inline-policy: initial;" align="middle" border="0" /></a><b>Bu kahvaltıya bizim grubun bayan üyelerinin bir türlü memnun olmadığı kahvaltı desek daha uygun olur sanırım.. Bizim kahvaltılardan farkı zeytinler daha acı. Hemen her yemekte gördüğümüz humus ve süzme yoğurt farklı olanlardan. Bundan iyisi Şam'da kayısı sözüne uygun kayısı reçelleri güzeldi. Diğer ürünler klasik, her yerde olan tatlar. Bizim arkadaşlar, poğaça, börek olmamasından en çok da çayda ince belli bardak bulmak için çaba sarfettiler, ingilizcesi olmayan garsonlara arapçası olmayan bizler olarak! Araya tercüman girse de ince belli bardak memleketimize has.. Lakin;</b></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><b>"gönül ne çay ister ne de çayhane</b></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><b>gönül dostu ister, çay da bahane..." Kahvaltıdan sonra gittiğimiz Muhyiddini Arabi Hazretlerinin türbesindeki manevi hava muhteşemdi... İlgili görüntüler gülirana malum. Hoşçakalın efendim...</b></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-46886608341463332872009-09-01T03:00:00.002-07:002009-09-02T09:46:21.187-07:00SURİYE YOLUNDA- ANTEP BAKLAVASI<div style="MARGIN: 0px auto 10px; TEXT-ALIGN: center"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLDgfrvxpmLVoGD0b6uiSKL2REcCJRFWXJVDKBcCieg3lD6aSwSmBa37n_pzjlrzrE_xAg3kswSGSgRSYlRsZT4qe_OsB_vbt5WoP-RGv-F91gmNMfvIcijCk5a2ywNu4J-bE1/s1600-h/DSC02951.JPG"><img alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLDgfrvxpmLVoGD0b6uiSKL2REcCJRFWXJVDKBcCieg3lD6aSwSmBa37n_pzjlrzrE_xAg3kswSGSgRSYlRsZT4qe_OsB_vbt5WoP-RGv-F91gmNMfvIcijCk5a2ywNu4J-bE1/s400/DSC02951.JPG" border="0" /></a> </div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><a href="http://picasa.google.com/blogger/" target="ext"><img src="http://photos1.blogger.com/pbp.gif" alt="Posted by Picasa" style="border: 0px none ; padding: 0px; background: transparent none repeat scroll 0% 50%; -moz-background-clip: initial; -moz-background-origin: initial; -moz-background-inline-policy: initial;" align="middle" border="0" /></a>Arkadaşlar Merhaba; Öncelikle hepinizin Ramazan Ayı'nı tebrik ediyor, hayırlara, mutluluklara, güzelliklere vesile olmasını diliyorum.</div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><br /></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><span class="Apple-style-span" style="font-family:arial;">Hatırlayanlar bilir Suriye ziyareti sonrası alabildiğim yemek görüntülerini paylaşacağıma söz vermiştim. Yaz tatilinde aldığım Sivas ev eriştelerini, Ramazan sofralarını yazmadan, taslaklarımda bekleyen Suriye lezzetlerini paylaşmak istedim. </span></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><span class="Apple-style-span" style="font-family:arial;">Sayfamı aşırı yoğunluktan böyle ağır-aksak sürdürmek beni üzüyor lakin, işler çok yoğun, Zeynep minicik bir prenses olunca hiçbir şey istediğim gibi olmuyor. Tatilde Kahramanmaraş ve Sivas'a gittim. İkisi de güzeldi amma yirmi gün boyunca hep pırıl pırıl bir güne uyandığım, (nemli memleketlerin puslu havasına alışamayanlar bilir) hiç terlemediğim, sabahın seherinde fırınlarından tel tel katmer, nar gibi susama bulanmış çörek, incecik tırnak pide ve lavaşların kokusunun serinliğe karıştığı ve artık her yönden bir büyükşehir havasına girmiş olan Sivas'ımızdan ayrı yaşadığım için daha bir üzüldüm. Dostlarla geçirdiğim gönül sohbetlerini, Selçuklu şaheserleri arasında dolaşırken iki adımda bir tanıdık simalarla karşılaşamı yad ederken bugün gözlerim doldu...</span></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><span class="Apple-style-span" style="font-family:arial;"><br /></span></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><span class="Apple-style-span" style="font-family:arial;">Sadede geleyim değil mi hani önce Suriye yemekleri idi? Suriye... Allah dostları, Küçük Cennet-ül Baki, yürek yarası Hz. Hüseyin, ehli beyt ve abeyinin başı kucağında Kufe'den Şam'a gelen dertli Seyyide Zeynep Validemiz...</span></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><span class="Apple-style-span" style="font-family:arial;">Baklavalar Antep'te Sahan'da yemekten sonra gidilmişti.. Lezzetine kimsenin şüphesi olmayacağı düşüncesiyle fazla söze hacet yok diyorum. Diğer postlarda aldığım yemek görüntüleri olacak, ezan okundu, şimdi iftar sofrasına, hoşçakalın, afiyetle kalın efendim...</span></div><div style="clear:both; text-align:CENTER"><br /></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-77206530329004686362009-07-29T13:17:00.001-07:002009-07-29T13:19:26.095-07:00Şimdi Tatil Zamanı!!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQfZzCky4yDrkdsvG1LrSglI4mG90ftafz7mp8wlo6mmAWjSjGHQZWS_hnAxP4Dx6VA0t0ndyHeNl4tkZu4Iv4j1lgMliqNKhSjX6BRb5KOzYPm7sZTcwGERZCWkFeAqnmbpAr/s1600-h/Foto%C4%9Fraf0098.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5363979122877061410" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; CURSOR: hand; HEIGHT: 300px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQfZzCky4yDrkdsvG1LrSglI4mG90ftafz7mp8wlo6mmAWjSjGHQZWS_hnAxP4Dx6VA0t0ndyHeNl4tkZu4Iv4j1lgMliqNKhSjX6BRb5KOzYPm7sZTcwGERZCWkFeAqnmbpAr/s400/Foto%C4%9Fraf0098.jpg" border="0" /></a><br /><div></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-61214982783187488902009-07-24T00:58:00.002-07:002009-07-24T03:50:04.838-07:00El Yazısı ve Karakter<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsER-wDX945Xrho9ppr8TPAOYLUGEj_IGIVnbmFiokSp2hrsi3ljQARqoT08h_OLcF6uKLwcMKEiWU1A0FaCwQywtmv8uyhaDfOO4_UyK66Ix4LD-PqSvdi4giyIkf_m_UYQVD/s1600-h/el.bmp"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5361977077853162754" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 200px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjsER-wDX945Xrho9ppr8TPAOYLUGEj_IGIVnbmFiokSp2hrsi3ljQARqoT08h_OLcF6uKLwcMKEiWU1A0FaCwQywtmv8uyhaDfOO4_UyK66Ix4LD-PqSvdi4giyIkf_m_UYQVD/s320/el.bmp" border="0" /></a><br /><div><span style="font-family:arial;font-size:130%;"></span></div><br /><div><span style="font-family:arial;font-size:130%;"></span></div><br /><div><span style="font-family:arial;font-size:130%;">İşe ilk başladığım yıl, aldığım ilk seminer 'insan' üzerine idi. Sosyologlar bir çok olgunun tarifini yaparken, insan nedir sorusunun cevabı 'insan, insandır' şeklinde olduğunu belirtmişti hocamız. Çalışma hayatında en sevdiğim saatlerden biri de güzide insanlardan güzel eğitimler almak. Geçtiğimiz hafta daha önce eğitim almayan arkadaşlara, iletişim, takımdaşlık, protokol ve nezaket usulleri derslerini Münir Arıkan ve Uğur Tandoğan hocalarımızdan alırken; el ahseni et tekrar, velevkane yüzseksen ( tekrar güzeldir, velev ki yüzseksen defa olsa da) sözü gereği tekrar tekrar, zevkle dinledim. Yüreklerine sağlık.</span></div><br /><div><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></div><br /><div><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Lafı fazla uzatmadan sadede gelecek olursam, insan kendi altında olan şeyleri tanımlayabilirken, insanın tarifinde, insan insandır diyor ve bir takım usullerle bu kapalı sandığın iç alemini çözmeye çalışıyor.</span></div><br /><div><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></div><br /><div><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Bunlardan biri de sabah gazetesi, işte insan bölümünde denk geldiğim el yazısından karakter okuma sanatı. Sizleri el yazısı ve karakter konusu ile başbaşa bırakırken güzel insanlarla karşılaşıp, güzel anlar ve de güzel bir ömür sürmenizi diliyorum.</span></div><br /><div><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></div><br /><div><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş. Hoşçakalın efendim...</span></div><br /><div></div><br /><div>El yazınız profesyonelliğinizi ele veriyor</div><br /><br /><div><span style="font-family:arial;"></span><br />Yazı Tipi Boyutu: <a href="javascript:tsz(" _extended="true"></a><a href="javascript:tsz(" _extended="true"></a></div><br /><br /><div><br /><br />El yazınız sağa eğildikçe kararlarınızda duygusallık öne çıkıyor. </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>L, t ve h harfleri, iş hayatınızdaki hırs ve iktidar sırlarınızı ortaya döküyor.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>El yazısı bilimi şimde de iş dünyasının hizmetinde... </div><br /><br /><div><br />Üç bin yıl önce Çinliler tarafından geliştirilen ve birçok kültür ve uygarlık tarafından büyük itibar gören el yazısı bilimi (grafoloji), bugün iş dünyasının hizmetinde.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>İş dünyasının bu yönteme en çok başvurduğu alan ise işe alımlar. El yazısı, kişinin karakterini, davranışlarını, eğilimlerini tahmin etmekte ve kişilik analizinde en etkili ve güvenilir yöntemlerden biri olarak addediliyor. </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Bu yöntem eleman seçme ve yerleştirme süreçleri, mülakatlar, ekip kurma çalışmaları ve kariyer planlaması gibi geniş bir alanda sık kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.</div><br /><br /><div><br />Sodexho gibi çokuluslu şirketlerden bazıları dünyanın her yerindeki ofislerinde işe alım süreçlerine el yazısından kişilik tahlil etme yöntemini dahil ediyor. </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>El yazısının kişinin sosyo-ekonomik kökenini, yaşama biçimini, hayattaki duruşunu ve eğitimini yansıttığı Fransa gibi ülkelerde şirketler yüzde 80 oranında iş görüşmelerinde el yazısıdan kişilik tahlili yapıyor. </div><br /><br /><div><br />İngiliz Grafoloji Enstitüsü Başkanı Elaine Quigley, tüm dünyada tanınmış grafologların başında geliyor.</div><br /><br /><div>Quigley’e göre el yazısı bir nevi ‘zihin yazısı’ demek. Bu konuda grafolojinin kullandığı evrensel bir metodoloji de var.</div><br /><br /><div>Yani el yazısıyla kişinin karakterini okurken kullanılan göstergeler, ulustan ulusa, kişiden kişiye değişmiyor.</div><br /><br /><div>Uzman bir grafolog, kişi hangi ulustan gelirse gelsin hangi lisanda yazarsa yazsın, o kişinin düşüncelerinin el yazısıyla kağıt üzerine yansıyan izdüşümlerini okuyabiliyor. </div><br /><br /><div><br />Grafolojide en az 300 farklı el yazısı örneğinden yola çıkılarak inceleme yapılıyor. Fakat yine de değişmeyen ve temel olarak nitelendirilen belli bazı göstergeler var. </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>İşte bunlardan bazıları: </div><br /><br /><div><br />Eğim:</div><br /><br /><div>El yazısının sağa doğru eğimi, kişinin iletişim yeteneğinin göstergesi olarak yorumlanıyor. Örneğin kişi daha arkadaş canlısı, yönlendirici, sorumluluk sahibi, girişken olma eğilimi taşıyordur. Aynı zamanda satış yapmaya, kontrolü elinde tutmaya, sevilmeye, destekçi olmaya kadar uzayan birçok olasılığı barındırır. </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Yazı sağa doğru eğildikçe kişinin kararlarında duygularının etkisinde kalma özelliği artar. + El yazısının genellikle dik oluşu kişilik bağımsızlığına işarettir. </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Sola doğru eğilen el yazısı, duygusal olarak ihtiyatlılığı temsil eder. Bu el yazısının sahibi, öncelikle her detayı doğrulama ihtiyacı duyar. Başkalarının onu herhangi bir söz vermeye zorlamasından hoşlanmaz. </div><br /><br /><div><br />Büyüklük:</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Büyük el yazısıyla yazan kişiler daha çok dışadönük, dost tavırlı kimselerdir. El yazısının sahibi kişi yabancılara karşı daha mesafeli olmayı tercih etse de kendine güvenle hareket eder. + Küçük el yazısı mantığı temsil etmenin yanı sıra zıt düşülen kişilere karşı acımasız olmayı da ifade eder. Akademik ve zihinsel uğraşılardan hoşlanan kişilerde bu tip el yazısı görülür. + Eğer yazı hem küçük hem de zarif ise kişinin kendi dalga boyuna uygun olmayan kişilerle de iyi bir iletişim kurması olası değildir. Bu kişiler, sosyal olarak kabul görmüş kuralları yıkmak konusunda zorlanırlar. </div><br /><br /><div><br />Baskı:</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Koyu harflerle yazan kişiler verdikleri sözü yerine getirmek konusunda çok titizdirler. Ve etraflarındaki birçok olan biteni ciddiye alırlar. </div><br /><br /><div>Çok koyu harfler ise kişinin gerginliğinin, eleştiriye karşı sinirlerine fazla hakim olamayışın ve küçük imalardan bile alınganlık gestermenin ifadesi olarak yorumlanıyor. Bu kişiler önce tepki gösterir sonra soru sorarlar. Ve duygusal davranışlarını devam ettirirler. </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Çok silik ve ince yazılar ise ortama ve insanlara olan hassasiyeti temsil ediyor. Ama yazı aynı zamanda kaba saba ve şekilsiz ise kişi duygusal derinliği bile devam ettiremiyordur ve sönük bir yaşam tarzı sürdürüyordur. </div><br /><br /><div><br />L, t ve h harflerindeki sırlar:</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Bu harflerin üst kısımlarının uzun olması hedef ve hırsın mevcudiyetini gösterir. Ancak üst tarafı fazla uzun l, t ve h’ler, kişinin başarması gerektiğini düşündüğü meselede gerçekdışı beklentiler içinde olabileceği anlamına gelir.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Bu harflerin üst tarafının oranlı bir şekilde kuyruklu olması kişinin herşey üzerine etraflı bir şekilde düşündüğünü ve hayalgücünü makul bir şekilde kullandığını gösterir.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Kıvrımın enli olması, yeni fikirler üretme ve bunların üzerine uzun uzadıya düşünme eğilimini ortaya koyar.</div><br /><br /><div>Üst kıvrımın tekrar harfe geri dönmesi, yazı sahibinin hayalgücünü kullanmaktan kaçındığını ve elindeki işi bitirebilmek minimum gerekliliklerle kendini sınırladığını gösterir.</div><br /><br /><div><br />G, y, p harflerindeki sırlar:</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Kuyruğun dik olması, sabırsızlık alametidir.</div><br /><br /><div>Kuyruğun basık bir şekilde yuvarlanması, saldırganlık ve yüzleşmekten uzak durma isteğini ortaya koyar.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Kuyruğun bastırılarak yazılmış tam bir kanca halini alması, enerji, para kazanma isteği ve tenselliğin göstergesidir.</div><br /><br /><div>Kuyruğun bastırmadan tam bir kanca şeklini alması güvenlik ihtiyacını gösterir.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Kelimeler arasındaki mesafe</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Kelimeler arasındaki mesafenin fazla olması, “bana nefes alacak alan bırak” mesajını içerir.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Kelimeler arasındaki mesafenin daha az olması ise başkalarıyla birlikte olma isteğini ortaya koyar, ama böyle yazan insanlar zaman zaman gereksiz bir kalabalığa neden olabilirler ve dayatmacı bir kişilik sergileyebilirler.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div><br />Satırlar arasındaki mesafe: </div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Satırların arasının açık olması, olaylara sakin ve geniş perspektiften bakma eğilimini ortaya koyar.</div><br /><br /><div>Satır aralarının dar olması, yazarın hareketi sevdiğini ve eylemin içinde olmaktan hoşlandığını gösterir. </div><br /><br /><div>Satır araları dar olup, harfler arasındaki bağlantı çok sıkı değilse, söz konusu el yazısının sahibi baskı altında sükunetini koruma disiplinine sahiptir.</div><br /><br /><div><br />Sayfa kenarındaki boşluk:</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Sayfanın sol tarafındaki boşluk, kişinin köklerini ve ailesini gösterir.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Sağ taraftaki boşluk, diğer insanları ve geleceği temsil eder.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Tepedeki boşluk hedef ve hırslardır.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Sayfanın dibindeki boşluk, enerji, içgüdü ve pratiklik anlamına gelir.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Sayfanın sol tarafındaki geniş bir boşluk bırakılması, hareketliliği sürdürme isteğini ortaya koyar. </div><br /><br /><div>Soldaki mesafenin az olması ise temkinlilik ve hazır olmadığı takdirde bir şeyleri yapmaya zorlanmaktan kaçınma isteğini belirtir.</div><br /><br /><div></div><br /><br /><div>Sağ taraftaki boşluğun az olması, sabırsızlık göstergesidir ve bir an once işe başlayıp işi bitirme eğilimini yansıtır.</div><br /><br /><div>Sağda geniş bir boşluk bırakılması ise bilinmeze karşı korkunun mevcudiyetini ortaya koyar.<br /><br /></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-13991526.post-3615548774045510672009-06-25T06:28:00.003-07:002009-06-26T05:16:36.052-07:00YAT GEZİSİ- Boğazı özleyenlere ithaf olunur-<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYBN8mbj-u7TLUT-HW-Q3q2OGcA4RA3X08U2CjOrvCEuTdQ7UIca6exE-02CH3P8uEQ93M5qPvvTGDCqx-0RKPnumhLFzu14OrxDV1O1odvPjTK7Ma2iIzRWuHv8Lzb1vn7XlE/s1600-h/DSC_0141.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5351258704980775618" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 213px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjYBN8mbj-u7TLUT-HW-Q3q2OGcA4RA3X08U2CjOrvCEuTdQ7UIca6exE-02CH3P8uEQ93M5qPvvTGDCqx-0RKPnumhLFzu14OrxDV1O1odvPjTK7Ma2iIzRWuHv8Lzb1vn7XlE/s320/DSC_0141.JPG" border="0" /></a><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkihL6HjFXShcSH5pcrBtU0NTf4Z5TqlWvTgsRyh7cq7KEZyTQeHSHjEVqkIdNFJXht-13lDZQUlGo-WsHDLSVbKb0-S_ub7v8K5nmpmNuhxOVxEq32Ve7r1Ggh8laf_kMyxD2/s1600-h/DSC_0001.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5351258687231530898" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkihL6HjFXShcSH5pcrBtU0NTf4Z5TqlWvTgsRyh7cq7KEZyTQeHSHjEVqkIdNFJXht-13lDZQUlGo-WsHDLSVbKb0-S_ub7v8K5nmpmNuhxOVxEq32Ve7r1Ggh8laf_kMyxD2/s320/DSC_0001.JPG" border="0" /></a><br /><br /><div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3df84glRlzjSDtg22cCDtzjWap2GIkilhNFWA1Zgn9XgNkQq7-5Y8K6RDZvJFSTcJk3CTdpK1gMuqsXHzDwQOh6qslgM2rL2l73cJFqzmRTMXHd-mX_ewFksS4eqJA1gxRTdb/s1600-h/DSC_0160.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5351258695542014882" style="DISPLAY: block; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 213px; TEXT-ALIGN: center" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg3df84glRlzjSDtg22cCDtzjWap2GIkilhNFWA1Zgn9XgNkQq7-5Y8K6RDZvJFSTcJk3CTdpK1gMuqsXHzDwQOh6qslgM2rL2l73cJFqzmRTMXHd-mX_ewFksS4eqJA1gxRTdb/s320/DSC_0160.JPG" border="0" /></a> <strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">İnsan kaynakları bölümü olarak Tuzla'dan Boğaz'a uzun bir yat gezisi düzenledik. Kahvaltı, sohbet, Süleyman Zeki Bağlan Hoca'dan güzel bir sunum, Ahmet Meter'den kanun resitali birazcık da arkadaşların eğlence faslı derken bu kadar uzun bir süreyi insanları sıkmadan geçirdiğimiz için mutlu olduk. </span></strong></div><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></strong></div><div></div><div><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Görüntüleri özellikle boğazı, Istanbul'u özleyen arkadaşlara ithaf etmek istiyorum. </span></strong></div><div><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Sizleri boğaz görüntüleri ile baş başa bırakırken, sağlıcakla kalın, </span></strong></div><div><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></strong></div><div><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;">Kandiliniz Mübarek Olsun diyorum...</span></strong></div><div> </div><div><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></strong> </div><div><strong><span style="font-family:Arial;font-size:130%;"></span></strong> </div><div><br /><br /><br /></div><div></div><div class="blogger-post-footer">Kuşlar uçuyor, ömür geçiyor.
Aziz Mahmud Hüdai</div>akçahanhttp://www.blogger.com/profile/08920981657291623623noreply@blogger.com6