19 Kasım, 2006

ACIKAN DÜNYAYI AY ÇÖREĞİ GÖRÜRMÜŞ


Bu tabiri geçen yazılarımda bahsettiğim nlp uzmanı kullanmıştı, odaklanmayı anlatırken. Hani ev arama sürecinde hep pencereleri görür gözlerimiz. Araba almayı ya da değiştirmeyi düşünürken de dünyayı otomobilden ibaret gördüğü olur hasseten beylerin. Beyler demişken eşim de tekstilci olduğu için çarşıda gezerken, ya da televizyon izlerken farklı tasarımlar hemen dikkatini çeker, dünyayı kıyafet olarak görüyorsun derim kendisine.

Bazen de kavak yelleri esen gençler ' ya benimsin, ya toprağın Nalan' diyerek dünyayı sevdikleri kişiye indirgemiş,tamamen sevdikleri insana odaklarlar hayatı.

Benim bu haftaki odaklanmam da öncelikle, meslek hayatına benim doğduğum yıllarda başlamış, oldukça titiz müfettiş beyin işyerimizin rutin teftişine başlaması ile oldu. Ha bire dosyalar gönderip, evraklar hazırlarken, acaba şimdi ne isteyecek diye düşünürken, hafta içini teftişe odaklanmış buldum kendimi.

Geldi hep hareketli ve zaman zaman maceralı geçen cumartesimiz. Kendi kendimle konuştum biraz. Niye böyle her işin üzerine aşırı odaklanıyorsun. 17 yıl boyunca ne teftişler gördün, zaten her işimizde düzenli, tamam bugün dinlenme ve güzel geçirme günün olsun inşallah dedim.

Amma velakin vermezsse Mabut, neylesin Sultan Mahmut arkadaşlar! Saat 10 suları kızım, bugün veli toplantısı olduğunu belirtti. Neyse dinlenme kalsın dedik ve düştük okul yollarına. Okul aile birliği seçimleri akabinde sınıflara çıkıldı derken 13.30 gibi çıkmayı başardım.

Hava güneşli, ben kendimi iyi hissediyorum, eklemlerimdeki tutulmalar geçmiş, ne güzel bir gün, bizim başkaban oğluşu da alayım yanıma bir
yerlere gidelim, biraz gezer, biraz birşeyler yeriz niyetine girdim. Akabinde şimdi eve kadar çıkmayayım, nasıl olsa yardımcı ablamız evine gidecek telefon açayım çocuğu emniyetin önüne getirsin diyerek kendimce zaman kazandım.

Emniyetin önüne geldim, eh biraz oyalanayım diyerek vitrinlere baktım. Bir yarım saat oldu, gelen giden yok. Eve telefon açarım cevap yok, ablayı ararım cevap yok, beklerim. Saatler geçer, polisler bir taraftan nöbet tutar, bir taraftan ben, gelen giden yok. Anaokulunda çocuklar bir şarkı öğrenmişti, beklerim her gün kimseler gelmez diye müşterisiz bir bakkalı anlatan hoş bir şarkıydı. Ben o latif güneşi kaybeden hava da, titremeye başlayarak, hoş olmayan bir halde, bakar dururum ufuka, bizimkiler yok. Odaklanma dorukta, merak had safhada. Kötü senaryolar birbirini kovalıyor, her kotlu geleni yardımcı hanım, her ufak çocuğu Ali sanıyorum. Gittikçe odaklanma katsayısı artıyor, artık her maviliyi ve büyük-küçük her çocuğu oğlum sanıyorum ilk bakışta. O arada kardeşimle karşılaştım, bizim eve giden yolları kolaçan edip geldi, kimseler yok. Telefon yine aynı, mütemadiyen arıyorum cevap yok...

Nihayet bir alo sesi duyuyorum, neredesiniz dedim heyecanla, hani emniyetin önünde buluşacaktık diyorum. Geliyoruz abla dedi bizim hanım. Ve geldi gayet sakin, neredesiniz diyorum, abla iki saate yaklaştı biz geleli de burası kalabalık diye şu geçedeki parkta bekledik, çocuğu oynattım diyor, yanında oğlum yanaklar elma gibi kızarmış. Oğlan da gayet mutlu teyzem çok güzel bir parka götürdü, çok oynadım çok diyor. Ne diyeyim, polis abilerle bile tuttuğum nöbetten çocuğun elinden tutarak ayrılıyorum.

Oğlumla hemen yakınımızda olan bir kitapçıya giriyoruz. O kendine, ben kendime bakıyorum ama fena yorulmuşum, bakacak halim yok. Okuduğum ama kitaplığımda olmayan, Soner Yalçın'ın Efendi-1'i ile haziran da çıkmasına rağmen henüz görmediğim Efendi-2'sini alıp ödemeye geçerken telefonum çalıyor. Kızım dershanede rahatsızlandığını eve geleceğini belirtiyor.

Bir 15-20 dakika daha bekleriz çare yok deyip, bulunduğumuz yere gelmesini söylüyorum. Yine polislerin yanında yerimizi alıyoruz Ali ile. Ali mutlu polislerle muhabbette, benim için aynı şeyler geçerli olmasa da. Yine aynı film beklerim gelen yok, telefona ulaşılmaz, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bir şiirinde ifade ettiği gibi, ..." bir yanımı arar diğer yanım"

Epey sonra, bir telefon ve hasta bir ses, anneciğim ağaç oldum nerdesiniz der. Konuşunca anlarız bizimki emniyet yerine zabıta noktasında beklermiş. Bu cumartesi odaklanmasından geriye kalan tek iyi şey, dört göz biraraya gelince girdiğimiz pastanedeki sıcacık patetesli toplar, minik poğaçalar ve ay çörekleri oldu. Kendimizi eve zor attık, önceden hazırladığımız kuzu gerdanlardan sımsıcak bir Maraş usulü paça yaptım. Bütün günü nöbette geçirdiğim için kalorifer peteğinden ayrılamadım ama, bu eklemlerimin kaskatı olmasını önleyemedi.

Ama geç ve güç te olsa, sağ salim, vukuatsız birbirimize kavuştuğumuz için Rabbime şükrettim. O gözümün önünden geçen senaryoların hiçbirini yaşamadığım için çok mutluyum. Allah fakiri sevindirmek isterse.... atasözünü hatırladım ve sevindirildiğimi hissettim.

Bu arada odaklanma kavramını yabana atmayalım arkadaşlar. Yaptığımız işe, yaşadığımız hayata dair ve dünyaya geliş gayemize odaklanabilirsek harikaları gerçekleştiren biz oluruz. Fatih Sultan Mehmet, Istanbul'u almaya tam odaklandığı için Allah da kısmet etti ve 21 yaşında çağ açıp çağ kapattı. Ve bunun gibi daha nice simalar var, benim verdiğim örnek sadece bir tanesi... Hoşçakalın, sağlıcakla kalın efendim.


Posted by Picasa

17 yorum:

Hülya YILMAZ dedi ki...

bunu tarifi nerede Semanur'cum??? az sonraaaa mı?

Serra dedi ki...

Cok guzel bir yazi olmus gene. Ben yasiyormusum gibi, oyle tanidik ki hepsi. Cok sukur gene deyip oturuyoruz hep birlikte. Bizim de esimle konumuz odaklanma ustune oldu bu haftasonu. Bir haftayi da boyle geride biraktik. Bakalim onumuzdeki haftasonu ne maceralar bekliyor bizleri? Selamlar.

NAZLICA dedi ki...

Semanurcuğum ne macera olmuş amaa:))) Nasıl endişelendiğini tahmin edebiliyorum, mutlu son olmuş ya çok şükür. Haklısın beyin gücü ile elde edilemeyecek birşey yok diye düşünürüm ben de. Odaklanmak gerek. Sorunsuz bir hafta diliyorum. Sevgilerimle

Nalan Kaplan dedi ki...

Semanur mutluluklara odaklı bir hafta diliyorum sana sevgiler canım !...

NuR dedi ki...

Sevgili Semanur,
Kuzucuklarınla buluşma ve kavuşma maceranı zevkle okudum, Takıntı haline gelmeyen odaklanmalar, insanların arzuladıklarının gerçekleşmesini sağlar.
Sevgiyle kal

renkler dedi ki...

Oğlum okuldan gelirken camlarda bekleşirim, bir dakika geç kalsa hemen telaşlanırım. Oğlum söz konusunda olduğunda sakin davranamıyorum ne yapayım?

Ben de sanırım mimar, hem de en dışından mimar :-) olduğum için hep binalara, inşaatlara bakarım. Millet ota, kuşa bakarken...

Damak Tadı dedi ki...

Semanur'cuğum canım benim..
Maceranın büyüğünü sen yaşamışsın tatlım bizimkiler seninkinin yanında minicik kalırlar inan.))
Önemli olan çocukların iyi olmaları,okurken heyecan yaptım çok..Neyse mutlu son ulaşılmış gerisi boş bence..Haftaya mutlu ve sakin odaklanmalar olur canım.

Güzel ve mutlu bir hafta diliyorum.
Sevginiz bol olsun..

nagice dedi ki...

herkes bakarken kedi ilgilendiği şeylere bakıyor gerçekten.bende şallara,şapkalara,atkılara ..falan bakıyorum..:)

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı bir solukta okudum bakalım sonra ne oldu diye ama allahtan güzel sonla biti şükür, bende sorunsuz günler diliyorum sana ve sevdiklerine

Adsız dedi ki...

Harika bir yazı olmuş. İnsan kendinden bir şeyler buluyor. Gerçekten odaklandığımız bir şeyi alnımızı akıyla başarabiliyoruz.
Çöreklerimi beğendiğin için teşekkür, bende eskişehirli komşularımızdan öğrenmiştim haşhaşı. Nedense haşhaşı çöreklerde kullanmayı seviyorum, sanki daha güzel lezzeti oluyor.
Sevgiler.

Bocuruk dedi ki...

Semanur'cuğum,
Vaktim çok az. O nedenle yazını tam okuyamadım. Ama sana bir merhaba nasılsın demek istedim canım :)

cenkunal dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

İlk arkadaşlar sadece resimlere odaklanmış sanırım. :)
Ne yazık. Halbuki ne kadar güzel bir yazı. Onlar da okusalardı keşke.

akçahan dedi ki...

Fatma Hanım ve Sevgili Meslektaşım ziyaret ettiğinde yazıyı post edememiştim, bilgisayarımız bir elden geçecek. Ama güzel bir ay çöreği yapıp eklerim inşallah.

Serracım sağol canım, ben de sizleri karşımda gibi hissedip yazıyorum sanırım. Yusuf Beye de selamlar.

Nazlıcığım canım çok teşekkür ederim. Gerçekten de biz insanlar beyin gücümüzün ancak % 25 ini kullanıyoruz diye biliyordum ama geçenlerde televizyonda bir doktor % 5'ini kullandığımızı belirtti. Kullanılmayan büyük bir hazine var insanoğlunda ama sanırım eskimesinden korkuyoruz pırıl pırıl köşesinde duruyor(!)

Teşekkürler Nalancığım sana da inşallah.

Sağol Şennur'cum teşekkürler.

Renkler eminim ondan. Ben uzuncza bir dönem finanstan sorumlu bölümde yöneticiydim ve hep para tahsil edilebilecek alanları, ya da yeni kaynakları görüyordum. Allah oğluna hayırlı ömür versin.

Gül çok sağol şeker kardeşim benim.

Nagihan işte ondan eminim Trakya'nın hamarat bir örgüsever kızı olarak. Sevgiler.

Ebru teşekkür ederim güzel düşüncelerine.

Lale çok sağol canım. Ben de haşhaşı çörekte daha çok seviyorum.

Bocuruk ve ismini yazmayan arkadaş güzel günler dilerim.

Beyhan dedi ki...

Semanur'cuğum,kafanda yazdığın senaryoların gerçekleşmemesine sevindim.Odaklanma konusu senin de anlattığın gibi gerçekten hassas.Bazen dozunu kaçırma ihtimalimiz de var.Galiba ince bir sınırla hırstan ayrılıyor.Mühim olan sınırını bilmek,ona göre hareket etmek.Ellerine sağlık zevkle okuyorum yazılarını.

Adsız dedi ki...

SEVGİLİ SEMANUR MERHABA DEYİP GİDECEKTİM AMA YAZIN O KADAR GÜZELDİKİ OKUMADAN GİDEMEDİM.AH O AKILDAN GECENLER NEDEN HEP KÖTÜMSER OLURUZ.ESİM HEP BİRAZDA İYİ SENARYOLAR KURSAN OLMAZMI DER AMA ELDE DEGİL.NEYSE SONUC GÜZEL BİTTİ HER NE KADAR ÜSÜSENDE.EVLATLAR İCİN KATLANILIR.KIZIMADA GECMİS OLSUN.
GÖRÜMCEMİN KIZIYDI.SINAVI KAZANAMADI.BU SENE YİNE HAZIRLANIYOR.DERSHANEYE GİTME İMKANI YOK EVDE CALISIYOR.İLGİN İCİN TESEKKÜR EDERİM.SEVGİLER...BASKABAN OGLUMADA SEVGİLER SELAMLAR...
MUNEVCE

Unknown dedi ki...

SEvgili Semanur,
Bir merhaba demek ve guzel ir haftasonu gecirmenizi dilemek icin geldim...Sevgiyle kalin...
GUlenay