27 Ocak, 2009

AŞURE ve ÇEDENEYE DAİR...



Çedene, şu bilinen "çıt çıt çedene" şarkısında duymaya alıştığımız kendir, kenevir tohumu çedene. Sivas'ta olduğu gibi Malatya'da da çocuklara eğlencelik kavurga yapılırmış eskiden. Malatya'da dolmalara da katılırmış. Elazığ'da menengiç kahvesi gibi çedenenin de kahvesi yapılıyormuş. Nefes darlığına, sindirim sistemi düzenlenmesinde ve daha bir çok konuda yararları bilinmekte.
Aynı zamanda, ay çekirdeğinde olduğu gibi bir kuş yemi çedene. Kuşların tüylerinin parlak olmasına, erken gelişime yardımıcı olduğu belirtiliyor. Nerede bulunabileceği konusuna gelince Sivas'ta sebze halinde bulunan aktarlardan alıyoruz, burada da aktarlarda olabilir sanıyorum.


Çedeneden bu kadar bahis yeter. Esrar yapılan kısımlarından bahsetmeye gerek yok tabii. Sadede ve de aşureye gelecek olursa dostlar; benim püf noktası olarak belirteceğim husus, mümkünse Gürün yoksa da Nevşehir buğdayı temin etmek. Gürün yarması ılık suda biraz bekleyince çiçek gibi açılıyor. Nevşehir yarması da fena değildi, bir iki taşım kaynatıp, kapattım, birkaç saat sonra hazırdı.

Malzemeler:

- 500 gr. aşurelik buğday (yarma)
- 1 er su bardağı nohut ve fasulye ayrı ayrı haşlanmış.
- 150 gr. çekirdeksiz üzüm, yine aynı oranda kayısı. (Minik doğranmış,her ikisi de biraz ılık suda bekletilmiş.)
- 1 çay bardağı pirinç
- 4-5 karanfil kaynatılıp suyu alınmış.
- 1 su bardağı süt
- 1 adet portakal rendesi
- 1 kg. toz şeker

YAPILIŞI:


- Önce buğday haşlanır.
- Bakliyat eklenip bir taşım kaynatılır.
- Pirinç eklenip yumuşayıncaya kadar kaynatılır.
- Kayısı ve üzüm eklenir, bir taşım kaynatılır.
- Süt eklenir.
- Portakal kabuğu rendesi, karanfil suyu ve en son şeker eklenip, bir taşım kaynatılır.
Çam fıstıkları teflon tavada yağsız hafifçe kavrulursa daha güzel bir tat veriyor. Tarçın, ceviz, arzu edilen kuru yemiş ve nar ile süslenir.

İncir rengini karartığı için eklemiyorum. Hoşçakalın.

26 Ocak, 2009

ÇEDENELİ ÇÖREKLER VE AŞURE



Aşureyi geceden yapıp, akşam iş dönüşü benim için en zor kısım olan dağıtma işini gerçekleştirdik, M.Ali ile birlikte. Çedeneli çörekleri ise dün toplantı çıkışı kızkardeşime uğrayıp, toplanan aile fertlerinin ikramlarına bir çeşitte benden olsun diyerek yaptım.
Çedene bana çocukluğumu, annemin bahçemizde bize yaptığı kavurgaları hatırlatıyor. Kavurga dışında kullanılışını önceki sene Konya ziyaretimiz sırasında kaldığımız otelin kahvaltı da ikram ettiği çıtır çubuklarında görmüştüm. Sivas'tan aldığım çedenelerden düşen payının hala dolapta beklediğini görünce poğaça yerine çedeneli çörek yaparak, ikramlarına ekledim Filiz'in.


Pratik ve beğenilen bir tarif oldu çedeneli çörekler.

- 2 bardak ılık sütü, 1 bardak eritilmiş katı yağ, 1 yumurta akı, karbonat ve un ilavesi ile yumuşacık bir hamur yaptım.
- Yarım çay bardağı sıvı yağ ile birazcık un ekleyerek tekrar karıştırdım. (Böylece daha bir lif lif görünüm arzediyor çörekler.)
- Yumurta sürüp, çedeneleri serperek, 200 derece fırında pişirdim.

Aşureyi yarın bir sonraki postta anlatayım, sağlıkla kalın, hoşçakalın...

19 Ocak, 2009

AYRANLI POĞAÇA -YOĞRURMADAN EKMEK


Çocuklara hafta sonu için bir ev ekmeği, bir de farklı bir tarifte poğaça yapmak istediğim bir cuma akşamı, yoğurmadan ekmeğe portakalağacında rastladım. Eve gider gitmez önce ekmek hamurunu hazırlayıp, bir kenara aldım. Ertesi sabah, gerekli aşamalardan sonra fırına verdim. Sonuçta; tadı Sapanca Altındere Alabalık tesislerinde sunulan ekmeklere benzeyen, doğal, leziz ve kolay bir ekmeğim oldu. Teşekkürler portakalağacı!

Akabinde, tarif defterinde gördüğüm ayranlı poğaça hamurunu hazırlamaya koyuldum. Tarifte kabartma tozu kullanılmıştı. Ben, mayalı hamurlardan hoşlandığım için instant maya kullandım. Bir de yine tarifte olmayan ılık su ekledim. Poğaça hamurunu ertesi sabah kullanmak üzere buzdolabına kaldırdım.

Tariflere geçmeden, tüm Gazze'li çocuklara, annelere, insanlara dualarınızı, maddi-manevi yardımlarınızı esirgemeyin lütfen. Katılmak isteyen olursa, elbistanlım.blogcu.com'da fetih suresi okuma etkinliği yapılmakta. Hoşçakalın, tüm çocuklar, anneler, aileler yuvalarının sıcaklığını kaybetmesin, insanlık, vicdan ve merhamet kazansın.

Yoğurmadan Ekmek için; http://www.portakalagaci.com/oburcuk/2008/12/yo%C4%9Furmadan-ekmek.html bakılabilir. Tarife birebir uyarak yaptığım için tekrar zikretmeye gerek duymadım.

Ayranlı Poğaça:

- 1 su bardağı özeme olarak tabir edilen koyu ayran

- 1 paket eritilmiş margarin.

- 1 çay bardağı sıvı yağ

- 1 su bardağı kaynar su. (Yoğurt buzdolabında olduğu için, ılık bir maya karışımı temini için)

- 3 yemek kaşığı şeker

- 1 tatlı kaşığı tuz

- 1 instant maya, mahlep ve beyazı içine, sarısı dışına bir yumurta.

- Yumuşacık bir hamur elde etmek için aldığı kadar un.

YAPILIŞI:

Yumurta sarısı hariç, tüm malzeme ile yumuşacık bir hamur yapıp, üzerine nemli bir bez örterek buzdolabına kaldırdım. Cumartesi sabahı şekil verip, 200 derece fırında pişirdim. Çocuklar, lezzetli, puf kabaran poğaçaları çok beğendiler.

12 Ocak, 2009

' BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI?'

Söylenmedik birşey kaldı mı bilmem...



"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" cümlesi bundan öte bir durum için ifade edilebilir mi bilemem....

Bir tomurcuk gibi solan çocukları, hele önce ki gün görüp unutamadığım, yaşadığı olaylaron dayanılmaz acılığından elleri çırpınan küçük kızı gördükten, yüreğim dağlandıktan sonra, kendi çocuklarıma yemek yapıp, okşarken hissettiğim suçluluğu anlatabilirmiyim bilemem...


Yaprak gibi, fırtınaya tutulan bir yaprak gibi titriyordun çocuğum teselli edenin kalmışmıydı hayatta, kalsa bile bombalar yağarken başınıza nasıl teskin ediebilir bir çocuk bilemem...


Bu hal yaşandıktan sonra, paylaşamazdım burada çektiğim mutluluk görüntülerini çocuğum...



ÖLEN SEN DEĞİLSİN, ANNEN, KARDEŞİN DEĞİL, ÖLEN İNSANLIK, VİCDAN MERHAMET.


Çok yerinde söylenmiş bir söz, lakin sözden, ağlamaktan, ulaşabilmesi şüpheli yardımlardan başka ne yapmalıyız dualarımızdan başka bilemem.


Ey masum yürekler OSMANLI 1917' DE ÇEKİLİRKEN FİLİSTİN'DEN, İNGİLTERE DIŞİŞLERİ TOPRAKSIZ MİLLET YAHUDİLERİ DAVET EDERKEN MİLLETSİZ TOPRAKLARA, BU KADAR KANLA ISLANANACAĞINI BİLMEM KİMSE DÜŞÜNDÜ MÜ


Masum yüreklerin masum elleri yevmil mahşerde yakalarda olacak. 1948 de işgal edip, 1967 de iyice yerleşen yahudiler kana doyamadı Filistin'de.



İşgal ve vahşet! Fakülte de siyasi coğrafya da görmüştük, işgal hikayenizi. İşgal ve cinayeti 'orantısız güç kullanımı' olarak tarif ve cehalet bence.


Söylenecek çok söz var, lakin ne söylesem kar değil yaprak gibi titreyip, al renklere boyanarak uçan miniklere... Rabbim yardım etsin, insanlara bu vahşete dur demeyii nasip etsin insanlık, vicdan ölmesin. Akif'ten bir şiirle veda etmek istiyorum. Dualarla kalın...



YÂ RÂB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABÂHI?

"İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden,
bizi helâk eder misin, Allah’ım?"
(A’râf 155)

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
"Yandık!"diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,

Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!...

Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta?
Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?

Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,
Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!

Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!



Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!

Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!

Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

4 Cemaziyelevvel 1331 - 28 Mart