28 Nisan, 2006

KÖZLENMİŞ PATLICAN TAVA VE PETUNYALAR

Közlenmiş Patlıcan Tava, hafif ve lezzetli bir yaz yemeği. Diyet yapanlar için de, közlenmiş sebze sevenler için de, üzerine bir bardak tomurcuk kokulu çayla, ideal bir yemek.

Malzemeler:

- 4-5 adet patlıcan

- 3-4 adet yeşil biber

- 3 orta boy domates

- 1 baş soğan

- 250 gr. minik doğranmış et (etsiz de yapılabilir)

Üzerine;

Sarımsaklı yoğurt (arzuya göre)


HAZIRLANMASI:

-Patlıcanlar, bıçağın ucu ile birkaç yerinden kesilerek, ateşte közlenir. (Ocağın kirlenmemesi için, aliminyum folyo etrafına geçirilebilir)

- Biberler de aynı şekilde közlenir ve her ikisi de küçük küçük doğranıp, ayrı kaplara alınır.

- 2 kaşık zeytinyağında, ince doğranmış soğanlar sotelenir. Biberler eklenir. Küp doğranmış domatesler, pul biber ve patlıcanlar en son eklenip, kısık ateşte pişirilir.

- Et, önce yarım çay bardağı kadar su eklenip pişirilir. Suyunu çekince 1 kaşık kadar yağ ilave edilip, tuz, karabiber eklenerek kavrulur.

- Patlıcan tavanın üzerine eklenip, düzeltilir. Tabağa alındığında üzerine, sarımsaklı yoğurt eklenir.




Petunyalar, Peyzaj Mimarı Arkadaşımız Sevgili Sibel'den. Dün toplantıdan çıktığımda, odamda karşıladı bu güzellikler beni. Kısmetse, balkonumu süsleyecekler. Sibel' e çok teşekkürler.

26 Nisan, 2006

TEPSİ DANTELLERİ

Tepsi dantellerini Sevgili Serra'nın önerisi üzerine görüntülemiştim. Ama eklemekte yine de geç kaldım. Yukardaki güllü model floş ipten ve çok rahat kullanılabiliyor,leke olma, ütü derdi olmadığından. Aşağıda olanı işyerine satış için gelen bir hanımdan almıştım. Küçük, iki kişilik tepsiler için iyi oluyor. İşyerine gelen hanımlardan deyince, bugün gelen bir bayandan da şal aldım. Esasında mevsimi değil ve birşeyler getirilip satılması da yasaklandı ama, bu kez de eş-dost hatırı ile geliyor insanlar, geçim dünyası tabii.

Sivas Eski Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, döneminde; el sanatları için bir satış salonu oluşturulmuştu. İnsanlara peşin ödeme yapılıyor, daha sonra gerek satış yerinde bölge halkına, gerekse yurt içi ve dışında oluşturulan bağlantı noktalarına sevk ediliyordu. Böylece el sanatı icra eden insanlara bir pazar kapısının açılmasına vesile olunmuştu. Bu tarz sosyal projelerin desteklenmesi çok gerekli insanımız için. AB Fonları ile bu çalışmalar daha kuvvet kazanabilmekte. İnşallah, daha iyi girişimler olabilir.

Bir insana balık verip birgün doyurmaktansa, olta verip hergün doymasını temin etmek en güzeli. Hoşçaklın.



25 Nisan, 2006

Baharın güzelliği bir başka. Bu pazar sabah yürüyüşümüz sırasında

görüntüledim bu güzellikleri ve Ahmet Özer'in aşağıya aldığım şiiriyle birlikte sizlerle paylaşmak istedim.

"Pencereyi açtım
elma serçe cıvıltısı
ve kedi
güneşle döküldüler sabaha.

döküldü birdenbire yüzümün aynasına
leylak kokusu, ateş rengi bahardalı
gölgesi göle yansıyan karlı dağ.

bahar geldi dedim
ak bir buluta
kırlangıçların göğü biçişine bakarak"

Bu görüntüler bahçemizden. Pazar sabahı, leylakları çok sevdiğini beyan eden arkadaşımız, Sevgili Şükran (Ev perisi) için görüntüledim. Hava kapalı olduğu için fazla net olamadı. Dün yazdım, fotoğraflar ekledim ama, post gitmedi, blogger problemliydi sanırım.

Leylak, şafağın ve zindeliğin simgesi, hoş kokusu, mor salkımlarıyla sevmeyenimiz olur mu bilmem. Güzel kokulu leylak gülle birlikte anılır. Kutlu doğum haftasında daha bir yoğun olarak andığımız Efendimiz (S.A.V) 'in gül ile leylak karışımı bir kokusu olduğu belirtilmekte.


Sanat müziğimizde 'leylaklar yas tutsun, güller ağlasın' denilirken; Boris PASTERNAK bir dörtlüğünde;

Hava değişimi diriltti her şeyi,

Doldurmada çatı oluklarını yağmur;

Fakat gitgide aydınlığa değişmede gök.

Kara bulutların ötesi mor salkımlar...


19 Nisan, 2006

ÇİKOLATALI CEVİZLİ KEK VE ERGUVANLAR

Çikolatalı Cevizli Kek, Sevgili Hatice' den (Portakal Ağacı) Tadan herkes tarafından çok beğenilen bir kek. Ben arka arkaya bir kaç kez yaptım. Sizlerle paylaştığım son kekim, bir arkadaşa gönderilmek üzere yapıldı.

Malzemeler:

- 4 yumurta

- 1.5 su bardağı şeker

- 2 yemek kaşığı yoğurt

- 200 gr. tereyağı

- 10-15 adet madlen çikolata. (Ben 200 gr. çikolata kullandım)

- 1 paket kabartma tozu ( 1 tatlı kaşığı kadar ilavesi ile)

- 1 su bardağı ince dövülmüş ceviz.

YAPILIŞI:

1- Yumurta ve şeker iyice çırpılır. Çikolatanın 160 gr.'ı (tarifte 10 madlendi ben 80 gr.lık iki çikolata kullandım) tereyağı ile birlikte eritilir.

2- Yoğurt eklenip, çırmaya devam edilir. Çikolatalı tereyağını da ekleyip, çırpdıktan sonra, un ve kabartma tozu eklenir. ( Bu aşamada çırpmayınız)

3- Ayırdığımız 40 gr. çikolatayı (asıl tarifte 5 madlen) minik parçalara bölüp, cevizle birlikte un + kabartma tozunun üzerine serpip, kaşıkla yavaşça karıştırıyoruz.

4- Yağlanmış kek kalıbına boşaltıp, 175 derecede yaklaşık 40 dakika pişiriliyor. Soğuyunca ters çevirip, pudra şekeri serpiyoruz.



Beklerim fecrini leylaklar açan nisanın,
Özlerim vaktini dağ dağ kızaran erguvanın.

Erguvan ağaçları görmek, erguvan hakkında yazılar ve şiirler okumak isterseniz, www.gulirana.blogspot.com a beklerim.Erguvan benim ve belki herkesin çok beğendiği bir ağaç. Bu konuda erguvan dostları isimli bir dernek ve yakında açılacak siteleri olduğunu öğrenmekten mutlu oldum, bu fotoğrafı da erguvan muhiplerinden temin ettim.

13 Nisan, 2006

DEVRİ DAİM DANTEL VE HAYAT


Dün bizim küçükhanıma ayırdığım takımı paylaşmıştım. Bu da bana ait olanlardan. Polyester iplikle örüldüğü için ütü sorunu yok ama, olsa da ütüye gelen bir model. Üçgenlerin biri biterken, diğerinin başlaması hasebiyle, bana devri daim eden, biri gelişiminde son noktayı koyarken, diğeri başlayan hayat devri alemini çağrıştırdı.

Hayat bir devri daim içinde. Bir çiçek açarken, diğeri soluyor. Biri son nefesini verirken diğeri doğuyor. Doğan her insan, farklı şartlara tabii oluyor, pek tabii olarak. Biraz önce, simaen tanıdığım bir arkadaş geldi, ailesi ve hayata dair açmazların kendisini daraltığından bahsetti.
Dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım birşeyler. Bereketli topraklarda ürün yetiştirmek kolaydır. Çorak, taşlı bir de üstelik yamaç ta bir tarla ise elimizdeki, hasat aldığımızda şapka çıkarılır. Bazı insanlar, şapka çıkarılacak kapasitede yaratıldığı için, olumsuzlukları bertaraf vazifesi de onlara verilmiştir.

Netice-i kelam; lise yıllarında hayat felsefem,
"Gül dalında gonca olamayabilirsin,
Dağ yolunda yonca ol,
Ama o yoncaların
En iyisi sen olmalısın."

Elinden gelenin en iyisini yapmayan, insanlık adına suç işlemiştir. Rabbim gücümüzün üstünde yük yüklemez, üzülsekte yıkılmamalı; atın iyisini ırak menzillere, insanın kapasitelisini geçit başlarına koyarlar. Bilmem yanlış mı düşünüyorum. Hoşçakalın.

12 Nisan, 2006

ECE DANTEL


Bu takımı 3 yıl kadar önce, kızkardeşim bana yapmıştı, yatak odası danteli olarak. Benim yeterince var, model de ağırca, her zaman yapılamayabilir düşüncesiyle, bizim küçükhanıma ayırdım. Biliyorum, 12 yaşında bir çocuk için erken ama, şahsıma hediye edilenlerden, çok beğendiklerimi ayırıyorum. Modeli çok hoşuma gittiği için olsa gerek, ismi ece olsun istedim.

Bugün bizim çocukların hastalanma günüydü sanırım. Gece 02.30, Küçükhanımın anneciğim nidası ulaştı. Kulağım çok ağrıyor diye ağlıyor. Babası hastaneye götürdü, orta kulak iltihabı. Ablayla ilgilenirken baktım, Ali uyuyor. Sabah yardımcı hanım aradı, Ali'nin burnu kanıyor, gece de yastığa kanamış, ne yapmalıyım diye. Gece farketmediğim için çok üzüldüm. Çalışırken annelik, çocuklar büyümüş olsa da biraz; zor zenaat vesselam. Hoşçakalın dostlarım.

11 Nisan, 2006

LİFLERDEN SEÇMELER, ZEYNEB'İN SOBESİ

Bugün liflerden örnekler koymak istedim. Birde Zeynep'in sobesini yazayım dedim.
Çocuklarımla İlişkilerimi yazmam gerekiyordu, birinci sobe de.
Kızım 12 yaşını doldurdu, ergenlik dönemini yaşıyor. Çocukluktan genç kızlığa geçişi yaşayan, çok erken ve düzgün konuşan, okuma-yazma öncesinde irticalen sevdiklerine hissettiklerini şiirleştiren duygu yüklü, hassas, hitabeti güçlü, kanun çalan bir abla. Çocukluğunu yaşamadı diye üzülüp, teşvik etmeye çalıştığım bir çocuk. Hep büyük gibiydi. Fıtratından kaynaklanan özelliklerine, anneannenin büyütmesi de eklenince, zaman zaman annemmiş gibi davranışlar sergiler ve tarafımdan hatırlatma gerekebilir. Okul etkinliklerine ve yarışmalara yönlendirilir öğretmenlerince, çalışmayı evde yapıyorsa, danışmanlık yaptığım olur. Daha ziyade düz yazı ve makalelerde. Şiirleri beni şaşırtacak kadar güzel, o konuda katkım olmaz. Kitapla arası oldukça iyi. Beraber kitapçıya gitmekten hoşlanırız. Benim okduğum kitapları daha erken deyip engellesem de, bazen öğretmenlerinden temin ettiği yakın bir versiyonu ile çıkar karşıma. 7. sınıfta, akşama kadar okul, haftasonu dershane, sık sık çağrıldığı etkinliklerden dolayı, hem yorulduğuna, hem de büyümeden elimden gidiyor gibi düşünüp, üzülürüm. Dershaneye gönderdiğime pişman oldum ayrıca.

Gelelim Ali Paşa'ya; Aslında onu tanımayan yok gibi. Şennur Teyzesinin hiper şekeri, Candan'ın aday damat adayı, Serra Ablası, Münevver Teyzesi.... Ali hiperaktif bir çocuk. İstediği noktaya hiper odaklanıp, istemediği zaman dönüp baktırmak oldukça zor olmakta. Küçüklüğünden beri asker olmak ister. Yani komutan diye ekler. Hedefini kreşe giderken belirledi. Ama kimse bana, asker buraya gel demesin ben diyeceğim diyerek, komutanlığa aday oldu. Bir ara aynı zamanda başkaban adayı idi. Yüksek idealleri ile, ilgilenmesi gereken hususlar arasında köprü oluşturmaya çalışıyorum, elimden geldiğince. Onun için çok şey yapmak istiyorum ama, ne kadar yapabiliyorum, bilemiyorum. İş hayatında, çevremde oldukça zeki ama, hiperaktiflikleri sebebiyle, olması gerektiği gibi ilişki kuramayıp dışlanan insanlara üzülüyor, yaptıkları elinde değil gibi açıklama yapmaya, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum ve oğluşumun aynı şeyleri yaşamaması için, her iki çocuğumun da vatanımıza, insanımıza faydalı olabilmesi için çaba sarfediyorum ama, her şey kısmet netice de.


Einstein kimi kastetti sorusuna;

Newton olmadığı kesin ama kim bilemiyorum doğrusu.

Takip ettiğim dergiler:

Atlas, Aksiyon

Unutamadığım bir yaramazlığım:

Yaramaz değildim. En çok anlatılanı annem komşulara bir eşya v.s. verse, sabah herkes uyurken istemeye giderdim. Annem çok mahcup olmuştur bu yüzden. Yıldızlar batmadan kalkıp, komşunun kapısını tıkladıp, çok acil lazım oldu verirmisiniz diyen bir çocuktum. Okula başlayınca daha yapmadım, tepkiler ve idrak sanırım.

Tv yapımcısı olsam, neler yapardım:

Farklı coğrafyaların, bizzat katıldığım tanıtım programları, edebiyat- şiir programları ve özellikle dış politika konularının masaya yatırıldığı paneller yapmak isterdim.


Kimi sobelesem;

Yazmak isterlerse Berrin ve Şennur. Hoşçakalın.

10 Nisan, 2006

FETHİ PAŞA KORUSU- YÜZÜK TAŞI DANTEL

Pazar günü kandil, önce Eyüp Sultan'a gidelim akabinde çocukları Emirgan Korusuna götürelim, lale, sümbül içinde gönülleri açılsın, bir de sarı veya pembe köşke misafir olduk mu tamam, demiştim hafta sonunu planlarken kendi kendime. Cumartesi bol açılışlı bir gün, zaten babaları da çalışıyor, eh ablamız da akşama kadar dershanede deyip, pazarı beklemeye başladım.

Cumartesi, bir telefon dershaneden, kızınız rahatsızlandı, gelip alırmısınız? Bizim çok içli şaire hanım son sınav beklediğinden farklı gelince, üzülmüş, fenalaşmış. Açılışlara katılmaktan vazgeçtim böylece. Küçükhanımı teselli edip, terapi yapmaya çalıştık. Oğlumuz para kazanmaya (!) gittiği için babasıyla, gün boyu şaire hanımla başbaşa olduk.

Pazar günü evden çıkınca ilk olarak geçmiş olsun ziyareti yaptık, hasta olan kardeşime. Akabinde küçükhanımı dershaneden aldık. Ders çalışmam gerekiyor gidemem diye tutturunca, geri dönüp Teyzesine bıraktık, sonrasında rotayı değiştirmeye karar verdik. Üsküdar'a gittik. Önce, Aziz Mahmud Hüdayi Hz.lerini ziyaret ettik. Tamamen askerliğe ve şehitliğe kendini programlamış olan oğluşum nerede şehit olduğunu sorgulamaktan ve aksini kabul etmemekle ve çıkışta Selimiye Kışlasına görüşmeye, oğlumuz küçük ama çok istiyor, 'kağıdını gönderin' yüffen, yüffen dememiz için epey mücadele etti. Karşılıklı yorgun düştük hafiften.

Fethipaşa korusuna geçtik. Laleler harikaydı. Mor menekşe, sümbül, çuha da eşlik ediyordu dingin yeşillik içinde. Karşıda deniz manzarası, epeyden görüşemediğimiz dostlarla da karşılaşınca, güzel bir gün oldu. Görüntüler oradan. Şarzım bitmese alınacak görüntü çoktu ama.....

"Erdi bahar sardı yine n'eşe cihanı

Eğlenelim raksedelim lale zamanı"

der bir Vecdi Bingöl-M.Nurettin Selçuk şarkısında. Eğlenme kısmını bilmem ama, laleler çok zarif bir güzellik kattı Istanbul'a. Her çiçek ayrı bir güzel, her biri ne hoş yaratılmış derim baktıkça, renk, şekil, koku her biri,bir ayrı güzel.







'Yüzük taşı' çarşaf kenar dantellerimden biri.Yatak takımının parçası. Özene-bezene tam tekmil yaptık ama, nevresimin kolaylığı tahtını sallıyor, dantelli takımların. Bunu da hiç kullanmadım henüz. Bundan daha ağır iki model daha var onları çok az da olsa kullanmıştım. Bir ara hepsini toparlayıp, pike ve nevresime dönüştürmeyi planlıyorum, inşallah başarır ve sizlerle paylaşırım. Hoşçakalın Arkadaşlar. 5*

09 Nisan, 2006

MEVLİD KANDİLİ


EDEBİYATTA İSMİ GÜL,
ŞİİRDE YAĞMUR,
İNCİL'DE AHMET,
TEVRAT'TA AHYED,
KUR'AN'DA MUHAMMED,
KAVMİNDE EMİN OLANA
LAYIK BİR ÜMMET OLMAK ve
YOLUNDA HİZMET TEMENNİSİ İLE,
KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN.

07 Nisan, 2006

BAHAR VE LALELER, KARTOPU YATAK TAKIMI

Nihayet bugün blogumu güncelleyebilmek kısmet oldu. Bahar çok güzel, biraz güneş biraz da zaman lütfederse Yaradan, güzellikler katlanacak. Aşağıdaki laleyi işyerimin bahçesinden, stajerim görüntüledi. Bu yıl lalenin evine dönüş yapması çok hoş oldu. Dilerim her yıl devam eder. Yoğunluğumda beni, sayfamı yalnız bırakmayan dostlarıma gönül dolusu teşekkür ederken, halk şairlerimizden birinin bahar şiirini de almak istedim.

Bahar gelir yine karşı dağlara
Mor menekşe, lale bitmek içindir
Bülbül figan eder iner bağlara
Bir gül goncasıyle kalmak içindir
Ezelden bu dünya fanidir fani
Bugün varlık yahu ya yarın hani
Hak bize çok verdi akl ü iz'anı
Aşka daim hizmet etmek içindir
Hey Sümmânî gönül asla tek olmaz
Konar göçer hiç kimseye yük olmaz
Can emanet bir kimseye mülk olmaz
Bu dünyaya gelen gitmek içindir
Sümmani


Bu takım en beğendiklerimden. Dolgu sayısının normal modellerden fazla olması hasebiyle boyutlu bir dantel. Görüntülediğim kısım yorgan bantı ya da yorgan ağzı denilen parçası. Ama diğer takımlar gibi bunun da ikamet adresi sandık. Kullanabilsem bir şekilde ama.... Bazen nevresime falan mı dönüştürsem acaba diyorum. Çocuklara bırakmayı düşündüm hep ama, onlar benden farklı mı hareket edecek yine sandıkta kalacak birşeyler yapsam diyorum aklıma geldikçe. Güzel bir hafta sonu, neşeli bir bahar dileği ile, hoşçakalın.

05 Nisan, 2006

AÇIKLAMA

Son zamanlarda ki iş yoğunluğum ve mesai sonrasında başlayan toplantılar sebebiyle blogumu güncelleyemedim. Hiç değilse dostlarıma bir açıklama yapabilme düşüncesi ile, saat 00.47'yi gösterirken bu notu yazabiliyorum. En kısa zamanda görüşmek üzere, hoşçakalın.