29 Ekim, 2005

TEBRİK

Cumhuriyet Bayramınız ve yarın yazamama ihtimaline karşı Kandiliniz Kutlu olsun.Konsun yine pervazlara güvercinler,hu hulara karışsın aminler,mübarek akşamdır, gelin ey Fatihalar, Yasinler....
A.Nihat ASYA

Doğum günümü kutlayan herkese ayrıca teşekkürler...

28 Ekim, 2005

Sobelemeyi Yine Unuttum

Nurunsepeti Sennur'u sobeliyorum.

27 Ekim, 2005

20 Rastgele Şeye Devam

12)- Lavanta yağının sakinleştirici etkisi olduğunu öğrenmiştim, internette bir sayfadan. Dün akşam oğluşumla iftar öncesi dışarı çıktık. Böylece aktarı kapanmadan yakaladık. Lavanta yağı aldık.Ali'ye de oyuncakçıdan siyah başbakan arabası. Ali aktarın kapısında arabası ile oynarken, çok ilgili ve meraklı aktar Ali'nin hiperaktif olduğunu öğrendi. Biz iftara yetişme telaşındayken aktar hiperaktifler çok zeki olur şu çocukla bir konuşmalıyım diyerek dışarı buyurdu! Ali'ye sorular sordu o hiç istifini bozmadı." Niye cevap vermiyorsun, Sen konuşmayı bilmiyormusun" deyince Ali Bey tarihi cevabını verdi. " Başkabanlar (başbakan yerine küçüklüğümüzden beri başkaban diyoruz.Okulda kendini" başkaban olacak öğrenciniz geldi" şeklinde takdim eder ezelden beri) herkesle konuşmaz! " Ve top atıp, ezan okunduktan sonra eve geldik.Yolda camiiye gidelim diye de tutturduk ama, ablasının beklediğini, iftar edeceğimizi belirterek eve gelebildik.
13)- Ders çalışırken son günlerde aldığımız tüm başkaban arabalarını dizdik, yan tarafımıza. İki de bir komutan değil de başkaban olsam di mi Anneee! sorusunu cevapladık. Oğlum başkaban olunca kapımıza gelecek siyah arabaları, eskortları konuştuk ha bire dersi kesip. Eskort arabalarının bir tanesinin kırmızı, birinin de sarı olmasına karar verdik! Onu başkaban olarak Ankara'ya götürürlerken ben sakın ağlamayacakmışım, O'nu televizyondan izleyip, arkadaşlarıma, bilgisayardaki arkadaşlarıma (Sizlere) da Onu izlemelerini söylemeliymişim.
O şimdiki başkabandan daha uzun olacakmış ve fakirlere daha çok yardım dağıtacakmış. Şimdilik planladığımız başka bir icraat yok ne yazık ki, B.Ecevit'ten beri rakip olduğu başkabanlardan daha iyi yürümek, daha uzun olmak, fakirlere yardım ve çocuklara kötü davrananları hapse atmak dışında bir icraatımız yok!
14)- Akşam lavantalı bir banyo, ardından sırtına lavanta yağı ile masaj yaptık. Alerjik astımlı Ablamız ha bire hapşırıp durdu kızcağız. Çenesinden kutulamamışken, bir de kokusu çıktı Allahım diyerek serzenişlerde bulundu garibim. Neyse ders çalışmaya salona geçti de kurtuldu yavrucuğum. Daha sonra yatağına yatırdık ve bir keloğlan hikayesi okuduk. Anneee keloğlan saçına jöle mi sürmüş te kel olmuş diye sorduk. Hayır cevabına peki ne sürmüş diye epey kurcaladık. Benden mantıklı bir cevap çıkmayınca çocuklar durup dururken kel olmaz, Sen bilmiyorsun o jöleli saçlarla yatmıştır diyerek duruma el koydu ve dinlerken uyudu.( Evet bilmeyenlere duyrulur keloğlan bir çocuk ve durup dururken kel olmaz. Jöle sürmüş, bir de kansızmış, pekmez içmemiş.)
15)- Bugün yarım gün çalışacağız. Çarşıya çıkıp, bayram için birşeyler alabilirmiyiz acaba. Karşıya geçip, Ali'yi Babasına bırakabilsem belki. Yoksa Sivas tabiri ile malamat olmanın alemi yok.Oyuncakçı ve kitap-kırtasiye dışında alışverişte çoook bunalıyoruz.
16)- Bu akşam yine unuttum İzmir'i, Zişan'ı aramayı. Deprem için geçmiş olsun diyeceğim sözde.
17)-Yarın benim doğum günüm. Bakalım evdeki zevat hatırlayacak mı. Kızım unutmaz kesin de. İşten başını kaşıyamayıp, sabah yedi, akşam değil de gece demeliyim on iki çalışan eşim hatırlayabilir mi bilemem. Cumhuriyet Bayramında bir doğum günü unutulmaz ama. Şimdiye kadar unutmadılar ve çok ta mühim değil benim için esasında.Tuhfeciğimin ikizler olmasından esinle ben de akrebim arkadaşlar, öğünmek gibi olmasın! Şaka şaka. Bazı burçlarla ilgili yerlerde akrep için o kadar olumsuz şeyler yazıyorlar ki bu kadarına da pes diyor insan. Geçenlerde rastgele karşıma çıkan bir yer ismini de hatırlamıyorum, yerden yere vurmuş resmen. Ben de mail yazdım, bir akrepten çok mu çektiniz. Bu kadar olmamalı diyerek. Neyse yükselenim de arslan. Mateesüf, şimdiye kadar hiçbir şeyi tamir edemedim ve bari bu sefer yapabilsem dediğim çok olmuştur ama sonuç yine hüsran! Çok özenirim bozulan eşyaları güzelce tamir edebilen kardeşime. Sevgili Tuhfe'ye de özendim. Matematik en sevdiğim dersti sayısal okumama rağmen. Hala ÖSS matematik sorularını çözerim ama bu rakam aşkı telefon numaralarını unutmamak dışında pek bir işe yaramıyor normal hayatta sanki. Aynen kayıkçı ile gramerci hikayesinde olduğu gibi. En iyisi ben bunu 18.madde de anlatayım ve bu kadar uzun bir yazıdan sonra beni sobeldiğine, sobeleyeceğine pişman olsunlar.
18)- Osmanlı zamanı. Bir arapça hocası kayığa biner. Kayıkçının bir-iki teleffuzunu düzeltirken der ki; "Sen sarfü nahiv bilmezmisin" kayıkçı, "bilmem" der. "Desene boşa gitmiş ömrünün yarısı" Kayıkçı susar. Derken bir fırtına çıkar.Kayık ha devrildim ha devrileceğim.Kayıkçı sorar "yüzme bilirmisin" hayır cevabını alınca "Desene gitti ömrünün hepisi " demiş.
19)- Cep telefonum çalıyor! Otomatikmen kalbim çarpmaya başladı! Numaraya bakıyorum oh hele şükür Ali'nin okulundan değil........ Bugün ofis mi çok soğuk ben mi üşüyorum? Bunları yazarken çalan telefonlar, gelen insanlar, atılan imzalar, yeni masama konulmuş gözden geçirilen dosyalar.Yazılarımda olduysa kopukluk dilerim beni bağışlarsınız.
20)- Bir sayfam ve Siz Sevgili blog arkadaşlarımdan dolayı çok ama çok mutluyum. Kendimi dost ve kardeş insanlarla hemhal hissetmek çok güzel. Yorumlarınızı okumak, sayfalarınıza bakmak. Sürekli yorum yazan arkadaşları bir gün göremeyince yada sayfasının yenilenmediğini görünce merak etmek. Böyle çok yazıp başınızı ağrıtarak affınıza sığınmak diyerek bitireyim zira yeni tetkik edilip, imzalanacak dosyaların geldiğini görüyorum ve bu yazı gerçekten çok uzadı.Sevgilerimle.

20 Rastgele Şey

Sevgili Tuhfe tarafından sobelenmiş bulunuyorum.Dünden beri düşündüm zaman zaman,acaba ne yazarım diye.Tabii ki aklıma çok fazla birşey gelmedi. En iyisi her zaman ki gibi " al eline kalemi" dedim ve elime kalemi değil de klavyeyi alarak başladım. Ümit ederim arkadaşlarımın sıkılmadan okuyabileceği bir yazı olur.

1)- Biraz önce bir anne ve çocuk geldi, arkadaşlardan birinin yanına.Çocuk ilgimi çekti,yanlarına gittim.Çok güzel bir erkek çocuğu.Lakin, % 80 oranında zihinsel özürlü. Ailenin hiçbir sosyal güvencesi yok ve yeşil kart çocuğun alması gereken eğitimi ödemiyormuş. Ülkemin sosyal devlet olduğunu görmek kısmet olacak mı Allah'ım. Yeni yeni bazı adımların planlandığını duyuyorum ama, dilerim sözde kalmaz.
2)- Bugün Kızımın okulunda bir program var. Bizim küçükhanım yazdığı şiirleri okuyacakmış bir bölümünde. Çok derin ve duygu yüklü şiirler yazıyor ve beğeniliyor. Okulun genel müdürü şair ve yazar. Edebiyat öğretmeni çok teşvik ediyor.Benim hoşuma gidiyor, gidiyor olmasına da bir taraftan da şaşırıyorum. Bizim dünkü kız ne zaman büyüdü de böyle derin düşünüyor diye.
3)- Bu akşam da Ali'yi gezmeye çıkarsam mı. Acaba bugün okulu nasıl geçti. Dersten sonra Ona hangi hikayeyi okusam. Allah'ım O'na yardım et ne olur. 29 Ekim de ne görev verdiler acaba. Ali çok iyi bir kafkas ekibi oyuncusu. Jimnastik,bale dersi aldı. Yüzüyor ve ata biniyor. Ve annesi onu, onları çok seviyor.
4)- Annem bugün çok sevdiğimiz iki büyüğümüze iftar için talaş böreği yapıp gönderecekmiş. Canım Anneciğim geçenlerde de sevdiğimiz bir dostumuza yapıp, göndermiş akabinde rahatsızlanarak iftarını zor etmişti. İnsanın güzel ürünler yaparak dostlarını sevindirmesi daha sonra sağlığının buna elvermemesi zor iş. Yürekte var elde yok misali. Dilerim bugün rahatsızlanmassın Anneciğim.
5)- Bayramda çok kısa tatil olmasına rağmen Anneme gideceğim. İnşallah sağ- salim gidip döneriz. Çocukluğumun bayramlarında benim de kardeşimle gittiğimiz, çocukların arefe günü "memmeciğimin giliği ", "bayram günü de "öpeyim teyze, mendilim taze, öpmezsek verme" nidaları arasında komşu evlerden, şeker,çikolata ve harçlık toplama merasimini görmek istiyorum. Her ne kadar eskisi kadar yoksa da, her ne kadar daha ziyade zile basıyorlarsa da sesli icra eden gruplara da rastlamak mümkün. Olabildiğince çok bayram ziyareti yapmak istiyorum ama, hemen her evde kurulan ve etli sarma, baklava veya türevleri, su böreği, bayram çorbası ve sütlaçtan oluşan menüye oldukça dikkatli yaklaşmayı planlıyorum. Zira Ramazan sonrası mide bozmaya birebir.
6)-Kız kardeşime bir türlü ulaşamıyorum, birlikte iftar edelim diyecektim ama.(İkimizin de eşleri iftarda olamıyor)
7)- Bir önceki maddeye devam gibi ama, 13 yıldır yalnız iftar etmek hiç güzel bir olay değil. İnsan tek başına sofraya bile özenemiyor.Şimdi Kızım da tutuyor ama Onun da sevdiği şeyler belli.Eşim olmayınca ne bir aileyi iftara çağırabiliyor ne de gidebiliyorum. Bugün yine işle ilgili bir davet var ama çocuklarımla olmak daha güzel.
8)- Bugün benim okuduğum şehirde üniversiteye başlayan bir öğrenci geldi ziyaretime. Ev de kalıyormuş biraz konuştuk.O gittikten sonra,hatıralarıma yelken açtım bir müddet.Bir tarafta patates doğrarken diğer taraftan ders çalıştığım anlar.Allah'tan ellerimi doğramamışım.
Yine hepimizin finali olup harıl harıl çalışırken 'bir an önce mutfağa geçsek mi, ardından birazcık daha çalışalım belki komşu ablalardan biri yemek gönderir temennisi. Ardından ümitsizce kitabı bırakıp mutfağa geçme. Çorbayı yaparken çalan zil! Fatma Ablanın Kızı Canan! Ve elinde bir tepsi. Çok teşekkürler Fatma Abla. Rahat rahat çalışmıştık dersimizi.

9) -Yine çok uzattım galiba.Bugün herkes davete kalırsa servis te olmaz. Eve yetişebilsem bari.
10)-Ali eşyaları toplayıp bu evden çıkalım Anne dedi. Ama aceleden soramadım sebebini. Deprem v.s. olacak ta çocuğun içine mi doğdu acaba. Yok yok O bahçesinde at, köpek, tavşan, çilli tavuk ve kuzu besleyeceği bir çiftliğe taşınmayı planlıyordur.
11)- Ben neredeyse tüm hayvanlara dokunmaya korkup uzaktan severken, oğlum bu hayvan aşkını nereden aldı acaba? Babası da aman aman değil. Anneme sordum bir ara, kızım asıl sen şunu düşün dedi. Ailede herkes hayvanları çok severken, evde devamlı kedi beslenirken, kız kardeşin kedi ile yatarken Sen korkmayı nasıl becerdin başta kedi yavrularından dedi.Gerçekten bilmiyorum ama çocukluğumda kendimi bildim bileli her sene yavrulayan kedimizin üzerime tırnakları ile yapışan yavrularından çooook korkardım. Kardeşlerim üzerime atıverdikçe, geceleri beni kardeşim sanmaları yatağıma gelmeleri ve çığlık atmam. Neyse yarın devem edelim.Biraz taksitli olacak. Sevgiler.

25 Ekim, 2005

Katmerli Portakal Çiçekli Masa

Bu masayı Fatma, Filiz'in çeyizi için hazırlamıştı.Önce nakışlar yapıldı.Çin iğnesi olarak makinada. Sonra danteller örüldü ve geçirildi.Tabii Filiz'in favori rengi tercih edildi. Ben bu masayı çok beğeniyorum. Baktıkça içimi açan bir masa.Şu an da buna ziyadesiyle ihtiyacım var sanırım. Allah hepimizin gönlünde çiçekler açtırsın.Korktuklarımızdan emin, umut ettiklerimize de nail olalım.Sevgilerimle arkadaşlar.

23 Ekim, 2005

Pır Pır Oda Takımı

Ben buna pır pır oda takımı demek istedim.Pır pır sadece yüreğim mi, dantele de uyar mı bilmiyorum. Yüreğim niye mi pır pır?! Benim tatlı oğluşum hiperaktif, belki daha önce paylaştım mı bilmiyorum. Okul açıldığından beri bir hayli iyiydi. Son bir haftadır, durumlar hiç iç açıcı değil.Evdekileri sineye çekerim, sabrederim ama... Okulda ciddi sıkıntılarımız var. Öğretmeni onun farklı oluşunu kabullenemiyor. Kendi açısından haklı olduğu yönler mutlaka var ama, her dersin sonuna kadar oturamaması onun elinde değil ki...Bu okulda olmasın demekle nerede çözüm bulunur ki? Avrupa'da enerjilerini kanalize edebilecekleri tarzda okullar olduğunu okuyorum. Bizim ülkemizde kaderimizle başbaşa olmak çok zor. Ailenin üzerinde maddi-manevi yükü fazla olan bu çocuklara bir de altın ararcasına okul aramak, bulduğun okul tam iyi giderken mevsim geçişinden mi bilemem (doktorumuzun tesbiti) kaynamaya başlaması. Aktifleşen fay hatlarına benzetiyorum bazen. 30 yıllık tecrübesi olan öğretmenimizin ben bunla uğraşamam deyip ısrarla almamızı ima etmesi... Neyse sıkmayayım dertlerimle. Eğitim danışmanına v.s. götürdük, şu an okulda, ben hep dua ediyorum, Allahım yardım et!..

21 Ekim, 2005

Rüzgar Gülü Masa

Rüzgar gülü masa,benim masam.Üniversite yıllarında modelini fakülteden arkadaşım Semiha'dan almıştım.Benim masam okul bittikten sonra örüldü tabii.Öğrenciliğimde yaptığım tek dantel, son sınıfta iken yine hala görüştüğümüz can arkadaşlarımdan Fatma'nın annesinin yoğun ısrarları demeyeyim baskıları sonucu başladığımız, daha sonra yarışa ördüğümüz çapa iplikten yatak takımı idi.Bir ara onu da eklerim sayfama.Rüzgar gülü modeli dediğim masam 60 numara iplikle.Genelde benim modellerde ütü de sorun yaşanır mı diye sorulduğu için belirteyim.Aman aman bir zorluk olmuyor.

Peynirli-Cevizli Mayalı Çörek

Yemekleri ancak akşam görüntüleyebiliyorum.Lakin gün ışığı olmadan çektiklerim pek iyi sonuç vermediği için sayfama eklemiyorum.Bu da onlardan biri iken, tadının güzelliği ve pratikliği sebebiyle eklemek istedim.

Malzemeler:
2 bardak süt
1 bardak sıvı yağ
1/2 bardak eritilmiş tereyağı
1 paket(42 gr.) yaş maya
1 tatlı kaşığı şeker
peynir,ceviz, aldığı kadar un
üzeri için yumurta ve bol susam.

Ilık süt içinde maya eritilir. Tuz ve şeker ilave edilir.1 bardak yağ,peynir (150 gr.) ve irice dövülmüş bir bardak ceviz ilave edilerek oldukça yumuşak bir hamur yoğrulur.1o dakika üzeri örtülü bekletilir.Tereyağı hamura eklenip, üzerine az miktar un serpilerek hamura yedirilir.
Yağlanmış tepsiye yerleştirilir.Önceden ısıtılıp kapatılmış fırında 25 dakika mayalandırılır.Üzerine yumurta sarısı ve bol susam serpilip 175 derece fırında pişirilir.

20 Ekim, 2005

Güller İçinde Sehpa Örtüsü


Her sehpa da olduğu gibi üç parçadan ikisini ekledim sayfama.Ben sade beyazı tercih etmiştim.Üstteki büyük parça Filiz'inkinden. Kendileri mercan renk tonu aşkıyla iki renk yapmıştı.

19 Ekim, 2005

Melek'in Çeyizinden ve Beyazıt Hat Sanatlarından


Bu kaneviçeyi ve yukarıdaki danteli Ankara ziyaretimiz sırasında, eşimin yeni evli yeğeni Melek'in çeyizlerinden görüntüledim.Yastıkta gece Ali yattığı ben sabah görüntülediğim için çok düzgün değil.
Bu arada kendime yeni bir blog oluşturdum ama, birden fazla sayfası olan arkadaşların tüm bloglarına bakmaya fırsat bulamadığımı düşünerek acaba ayırsam mı - aynı mı kalsa terddütünü yaşıyorum.Herkese sevgilerle.

Yine Beyazıt Vakıf Hat Müzesinden.Mehmet Cevdet'in eserlerinde Hz.Ali ve Zekeriya Peygamber'in oğlu Yahya Peygamber (A.S) ' nasihatlarını yazmış.
Hz.Ali (K.V) Buyuruyorlar "İnsanın şerefi ilim ve edeb iledir. Mal ve nesep ile değil."
Zekeriya (A.S) Öğütünde "Cevherler taşta değil, kalbdedir.Zenginlik malda değil kanaattedir.İftiharda nesebte değil,erdemdedir."
Birbirinden asırlar sonra ifade edilen aynı beyanlar. Doğru birdir sözünün boşuna söylenmediğini birkez daha hissettim.

16 Ekim, 2005

Dilimli Laleli Masa ve Hafta Sonunun Özeti

Bu mutfak masasını Filiz'e, kızkardeşim Fatma ile birlikte yapmıştık yine.Filiz mercan rengini çok severdi.O yüzden evinde bu renk ve tonları ağırlıklı.Mutfak sandalyeleri ve vazodaki çiçekte nasibini almıştı bu sevgiden.Dün akşam iftarda onlardaydık. Artık bu renkten bıkmaya başladığını belirtse de nafile.

Bu ve bundan önceki hafta sonu cumartesileri iftar davetleri ile pazar günleri de Ramazan'a özgü gezilerle geçti.Aşağıda görülen 'Mürüvvet' yazan eseri Beyazıt'ta ki Vakıf Hat Sanatları Müzesi'ndeki Hat Sergisinden görüntülediklerimden. Aynı zamanda Kutsal Emanetler Bölümü de Ramazan'da ziyarete açık.İlgi duyan Istanbullu arkadaşlara tavsiye ederim.
Bu pazar sahur sonrası çıktık eşimle.Çocukların yanında İnanç olduğu için problem olmadı.İnceden bir yağmur eşliğinde, sabah seherinde çok güzel bir anı oldu bizler için bu gezi. Istanbul'un sabah mahmurluğundaki sakin hali görülmeye değerdi.
Annesi ve Ablası sergide çok fazla kalınca Ali dışarda kuzu kuzu beklemiş bizi.Ödül olarak fotoğrafını çektim. Ama bilgisayarda görmek istiyorum deyince sayfama ekledim.

12 Ekim, 2005


Kız kardeşim Filiz'e yaptığımız sohbet masası.

10 Ekim, 2005

Safranbolu Çarşısı ve Kileciler Konağı

.Aşağıda Safranbolu'nun seçkin restorantlarından Kadıoğlu Şehzade sofrası ile başlayalım gezimize.

Şehzade sofrasının iç avlusundan bir görünüm. Burası güzel bir Safranbolu evi aynı zamanda. İç avluda da masalar mevcut ama biz yağmur başladığı için iç kısmı tercih etmek zorunda kaldık.
Şehzade Sofrasının kuyu kebabı, safranlı pilavı ve salatası gerçekten leziz bir üçlü. Ekmek olarak bazlama ikram edilmekte. Safranbolu gezisi düşünenlere tavsiye ederim. Kuyu kebapları ve salataları başta olmak üzere yemekleri ve ortam çok güzel. Lakin plastik portakal ağacından sonra çayların çok nazlı gelmesini sineye çekiyorsunuz.
Safran Tat'taki görevlilerin rehberliği ile gittiğimiz Kadıoğlu Şehzade Sofrası. Safranbol'nun en iyi restorantı olduğu belirtildi. Otantik bir mekana sahip. Yalnız masamızın yanıbaşındaki köşeye yerleştirilen basit plastikten portakal ağacını doğrusu hiç yakıştıramadım.
Konağı gezip de sahibini tanımadan olmaz değil mi arkadaşlar.Ben de ziyaret edeceğiniz konağın sahibi Kilecizade Hacı Mehmed Efendi'ye ait porteyi ilk etapta sunmak istedim.

Tablolardan biri...
Balkondan...
1946 yılında bir cumhuriyet bayramında çekilmiş bir fotoğraf bulunmaktaydı, konağın duvarında. Resimde görülen küçük kız kimbilir nerelerde...
Aynalı Süpürge. Genç kızların çeyizinin olmazsa olmazlarındanmış bir zamanlar.Genç kızın duruluğunu ifade eder, aynı zamanda geleceğinin ayna gibi aydınlık olmasının temennisi,simgesi sayılırmış.
Yine bir kilerden görünüm.
Yemek saklama ve taşıma kapları.
Odalardan birinde yer alan dikiş makinası ve panolar.
Duvarda 1946'lı yıllara ait bir Safranbolu Fotoğrafı.
Selamlık kısmından dolaplar.Pek net çıkmamış ama.
Selamlık kısmının tavanı.
Merdiven başında odalara giriş kısmından bir görünüm.
Mutfak.Solda görülen kapı kilere açılıyor.Raflar, dolaplar mevcut içinde. Ortadaki ocak. Sağda görülen ise duvar içinde zamanın şartlarına göre bir lavabo.
Haremlik kısmı.Elle çevrilen makinanın başında bir hanım tasvir edilmiş.Kimbilir hangi hamarat hanımlar neler yaptılar burada. Ne mutluluklara, ne acılara şahit oldu bu oda ve bu konak.Hani der ya Koca Yunus, mal da yalan, mülk de yalan, var biraz da sen oyalanan. İmkanlarımızı iyiliğe dönüştürdüğümüz müddetçe onlar ebediyyen bizim olabilir. Pakistan Depreminde bir yara saracak girişimimiz olabilirse onlara ve kendimize iyilik etmiş oluruz diye düşünüyorum.
Bebek beşiği.
Kileciler Konağı. Sofa.

Burası el dokuması örtülerle fotoğrafta gördüğünüz şirin terliklerin satıldığı bir mekan.Eşim terliklerin Maraş yöresinde yapılanlarla aynı olduğunu belirterek nerede imal edildiğini sordu. Safranboluya has bir ürün olmadığını Istanbul'dan sipariş ettiklerini beirttiler ama, ben yine de sayfama almaktan vazgeçemedim.

Bluzler.Yaka ve ön kısmına Serra'nın kartopu modelinden dantel geçirilmiş. Kollar da hafif bir tığ işi ile birleştirilmiş.Dantelin yukarıda yakın görünümü yer almakta.
Burası hediyelik eşya satan bir dükkan.Yalnız aynı zamanda salep ve safran da satılmakta.Bamya gibi dizili olan salep.Aşağıdaki ise safran ve de çantalar.
Burası ağırlıklı olarak şifalı bitkiler satan bir dükkan.Yukarıda asılı olan bitkiler kantoron otu.Aynı zamanda süs eşyaları da vardı.Fotoğrafta görülen üzerlik bitkisinden yapılmış, eskiden evlere asılan bir doğal süs eşyası.Küçüklüğümde bizde de vardı, sanırım Anneannem'den kalmıştı.Şekli leblebiye benzediği için ben ara-sıra acaba leblebi mi diye koparır, şansımı denerdim. Tabii ben bir leblebi severdim.Kızkardeşimle -bozuk olmadığı için- genel de ortak verilen harçlıklarımızı ikimizin de elinde olması için el ele tutuşurduk, bu sayede ellerimizin arasındaki parayla son sürat bakkala koşardık. Ben leblebi, o çekirdek. Zaten şanslıymışız diyorum, çok fazla abur-cubur yoktu o vakitler. Ya şeker alırsın, ya bisküvi arası lokum, ya bir bardak kuru üzüm, ya da üç-beş incir. Ben ilkokula giderken başladı bol çeşit, şimdi de doruğa ulaştı iyice.
Maket Safranbolu Evlerinin satıldığı bir dükkan.Bir çoğu aynı zamanda gece lambası (abajur) işlevi görmekte.Ben bizimle gelemeyen Kızım için almıştım.Işıkları yanınca gerçek bir Safranbolu Evi var hissi güzel.

Safranbolu Gezisi/ Safranbolu Çarşısı

Gül reçelleri.Şimdilik burada ara vermek zorundayım.Yarın devam etmek üzere...
Burada görülen bayrağımız, kızamık şekeri ya da loğusa şekeri diye tabir edilen kırmızı şekerlemenin üzerine pudra şekeri ile yazılmış
Burada da 'koz helva' ve benzer bir çeşitin daha yumuşak ve bir kat ceviz bir kat helva olanı. Sanırım 'yaprak helva' idi ismi. Ben koz helvayı çok beğendim. Daha önce bir arkadaşımız Kastamonu'dan 'taş helva' getirmişti. Ona benziyor ama bu daha cevizli ve kolay parçalanıyor.
Safran Tat'ın hemen yanıbaşına park izni var ve Safran Tat görevlileri yanınıza gelip gayet ince bir biçimde "Safranbolu'ya hoşgeldiniz " diyorlar ve içeri buyur edip, safranlı, çifte kavrulmuş antep fıstıklı lokumlarından gül reçellerine kadar tüm tatlılarından ikram ediyorlar. Eh sizde tadı damağınızda kalmış olarak paketleri istifliyorsunuz!