20 Nisan, 2008

Nazlıca'nın Sobesi


Çok gecikmiş bir sobe bu esasında.. Hemen hergün niyetlenip, yoğunluktan akşamın nasıl olduğunu bilemeyen ben, ancak bugüne yazabilecek inşallah. Bir kaç kez de yarım kalan yazılarım güncelliğini kaybedince tamamlamaktan vazgeçtim. Ol sebebten yağmurda ormanda mahsur kalıp, eve kendini zor atan Nasreddin Hoca'nın temkinli cevabı gibi 'inşallah ben geldim'.
YAPMAYI EN ÇOK SEVDİĞİNİZ YEMEK
Ben de Nazlı gibi Uzakdoğu mutfağından hoşlanmıyorum. Dünya mutfaklarından en son yaptığım Slovaklara ait çikolatalı iki renk kek. Dvaj farebne rezy olarak geçiyordu yanlış yazmadı isem. Yabancı keklerde genelde olduğu gibi bu kekte de yumurta ak ve sarıları ayrı çırpılıyor. Hamurun yarısına kakao, üzerine de bol çiklolata eritip, yayılıyor. Kızıma göre muhteşem, bana göre normal bir kek oldu.
Bu aralar denediğim ikinci farklı lezzet Perran Kutman'ın Sofra'nın eski sayılarında tarifini verdiği ekşili arap çorbası oldu. Farklı, hoş ve en önemlisi çok yemek seçen Paşamızın sevdiği bir çorba oldu.
En çok sevdiklerim çok olunca, yeni denediklerimi yazıyorum. Pazar akşamı da çayın yanına çocuklara yine Sofra'dan 'dil peynirli kurabiye' yi denedik, Paşamızla birlikte. Paşamız her zaman ki gibi çiçekler yaptı. Biz evde dil peyniri olmadığı için Hellim peyniri ile yaptık ve başta ana-oğul kendimiz olmak üzere çok beğendik.
Bunların dışında yeni denemem yok sanırım. Yoğunluk ve son günlerdeki özel durumumdan dolayı fazla icraat gösteremiyoruz. Yalnız Ali'nin Fatma Ablasının başta 'ağlayan pastası' olmak üzere yeptığı muhteşem keklerden dolayı kendisine ailece müteşekkiriz. Sobanin devamını sonra yazayım şimdi çıkmak zorundayım. Hoşçakalın efendim.