
Yarın sabaha doğru yola çıkacağız kısmetse. Yaklaşık bir aydır hastanede olan Anneciğimi görebileceğim inşallah. Tüm hastalara acil şifalar dilerken, trafik kazalarının bir savaş kadar zayiat verdiği bir bayram ve yıl olmamasını diliyorum.
Şam Sokağından sonra bir Siirt Sokağı yazısı kaleme alacağımı düşünemezdim. Hayatımızda planlayamadığımız nice olay yaşanıyor, herkese tahminlerinin ötesinde güzellikler dileyerek başlayayım isterseniz.
Dün, işle ilgili bir husustan dolayı Fatih civarındaydım. Benim görüşmelerim erken bitip de, aynı araçla gittiğimiz arkadaşların ki devam edince, o süre de eşimle buluşmaya karar verdim. Vakit öğlen olunca, nereye gidebiliriz muhabbeti başladı.
Bir kaç yıl önce görmüştüm ilk kez. Aranızda bilenler vardır elbet ama, ben bu sefer de kendimi çok uzaklara gitmişcesine, çok kısa bir sürede sanki farklı bir ilde hissetmenin şaşkınlığını yaşadım yeniden. Otlu peynirler, keşler, tereyağları bir tarafta arzı endam ederken, diğer yanda yeni mahsul karpuz çekirdeği bulunur yazıları gözünüze ilişiyor. Kahvesi yapılan Menengüç bir yanda süzülürken, yanında ki ufak çekirdeklerin "summak" olduğunu öğreniyorsunuz. Zaten yaprak ve sıvı halde olanı tanıyalı çok fazla olmamışken. Çok farklı, tanımadığınız kırmızı mercimeğin siyahı gibi ve daha birçok şeyler görüyor ama hepsini de sormaya çekinip devam ediyorsunuz. Siirt cevizi ile ilk kez tanışıp, fanuslara tepeleme konmuş, açık tütünlerin önünden geçerken, kasaplarda kesilip, askılarla sıralanmış onlarca küçükbaş hayvanın yanısıra, beride ütülmüş koyun kelleleri sırıtarak bakıyor size. Mumbar ve şirden bulunur yazılarını okuduktan sonra, lokantalarda kızarmış büryanların da yine askıda ve vitrinde olduğunu görüyorsunuz. Perde pilavı ve büryan tüm lokantaların ana yemeği. Daha iyi fiziki şartları olan bir restorant bulmak için neredeyse hepsini dolaştıktan sonra, önceki gittiğimiz Büryancı Osman'a uğradık. Mekan çok dumanlı biraz sonra gelelim deyince, 'başım-gözüm üstüne bekleriz ağam' cevabını aldık pekiştiren ve içten bir uslupla.
Epey bir dolaşmış olarak ve de sigara dumanlarının tahliyesini de bekleyerek kürkçü dükkanına geldik. Perde pilav tek porsiyonluk hazrlanmış ama, bizim aldığımız bir porsiyon bile dört kişiye rahat yeter bana göre. Büryanı içerde kuyularda pişiriyorlarmış, ben sadece resmini gördüm kuyunun. Yanında şalgam suyu ve ayran alabiliyorsunuz. Servisi beklerken dükkanın önündeki çiğköftecinin hızlı ve becerikli hareketlerle sunuma hazırlayışını izledim. Seylan çayını pek sevmem ama, onların ki güzeldi. Ne alırsınız sorusu sadece eşime sorulmasına rağmen bu farklı mekandaki samimi ve saygılı insanları sevdim ben. Ayrıca başta da ifade ettiğim gibi kendimi bir saat içinde Siirte gitmiş gibi hissettim.
Hepinize tekrar iyi bayramlar, sağ-salim dönebilirsek görüşmek üzere. Hoşçakalın.
Not: Yemeklerin tarifini yazamadım, bayram sonrasına inşallah.