29 Kasım, 2005

BANA ELİŞİNİ SÖYLE SANA KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM

Arkadaşlar Merhaba;
Sevgili Şennur Hanım tarafından sobelenmiş bulunuyorum. Dilim döndüğünce, 'elim döndüğünde' yapabildiklerimi arz etmeye çalışayım.
İlk elişi yapmaya ne zaman başladınız? Neyi kimden öğrendiniz?
İlk elişi maceramı hatırladıkça, hala hem güler, hem bunalırım. Zaman zaman Anneme ve Ablama sitem ederim aceleniz neydi diye. Neyse gelelim sadede. İlkokul birinci sınıfa henüz başlamıştım ki elime bir dantel başlayıp verdiler. Okuma yazmayı hemen öğrendim diye derslerime engel teşkil etmeyeceği beyanı ile. Aldım danteli elime, başa kadar örüyorum lakin oradan nereye gideceğimi bir türlü akıl edemiyorum. Yani dönme işlemi gelmiyor aklıma. Ama örmem gerekiyor, fakat işin içinden çıkamıyorum. Mahalleden sınıf arkadaşlarım var, benden iki yaş büyük ama ben okul gayretlisi ile aynı sınfta. Onların ödevlerini yapıyor, onlarda benim danteli örüyor. Ama nafile Annem o düzgün örgüyü, öğretmenim de o düzgün yazıyı tanıyor. Biri verilen işi başkasına yaptırıyorum diye bana, diğeri de küçüğüm diye zorla mı yaptırıyorlar diye arkadaşlarıma kızıyordu.
İlk yaptığınız elişini saklıyormusunuz? Fotoğrafı var mı? Peki en çok sevdiğiniz elişi hangisi gösterebilirmisiniz?

O olay dantelimi Annem Ablamın çeyizinde bir seccade ayağına dikti. Ancak o kadar örebildiğim için. Ama fotoğrafı yok. Ondan sonra bir iki oya ördürme teşebbüsü olduysa da 'subay sırması' 'fare dişi ' gibi ben ısrarla 'dut oyası' öreceğimi belirterek yarım bıraktım. Elişi uzmanı Ablam da dut oyasının kaba saba bir model olduğunu belirterek başlamadı. Ben de mutfak elbezi ve tutaç dışında, yine Ablacığımın deyimi ile' ince iş 'yapmadım, taa ki ortaokulda kız meslek lisesi orta bölümüne yazdırılıncaya kadar. Ablam her fırsatta benim kadarken, yani ilkokul 2'ye giderken çanta ördüğünü benim çok 'dayak' (eli ince işli olmayan) olmamdan korktuğunu ifade ederdi. Ben de ördünde çok mu iyi oldu Annem kıymayı içinden çıkarıncaya kadar işi bitti, perişan oldu diyerek cevaplardım. O da Senin lafına laf yetmez diyerek kızıp, susardı.(Sıcak bir yaz günü o vakitler evden epey uzakta olan kasabımızdan aldığımız 2 kg. kıymayı zorla ufacık çantaya yerleştirmiş, eve geldiğimizde Annem çıkarabilmem için çok uğraşmıştı.)
Kız Meslek Lisesi orta kısmında okudum. Bir çok elişleri ve dikiş öğrendim. Nakış dersinde yaptığım mutfak takımını Annem şu an kullanıyor ama fotoğrafı yok, elimde. Antika yapıp işlediğim zıbınları da 'sonradan olan' kardeşim Mesutcuğuma giydirmiştik ve çok mutlu olmuştum. Ortaokul bittiğinde konu-komşuya etek v.s. dikiyor, paramla kitap alıyordum.Okumaya hala çok düşkünüm. En fazla uğrak yerim kitapçı ve sahaflar.

Günde elişine ne kadar zaman ayırıyorsunuz?
Çalışan ve biri hiper iki çocuk annesi olduğum için sanırım, her gün elişi yapan bir hanım değilim.
Ama emekli olduğum zaman Şennur Hanım ve Münevver Abla gibi çok güzel işler yapmak istiyorum.
Bilmediğiniz veya öğrenmeyi istediğiniz elişi var mı?
Bilmediğim çok fazla elişi var. Obje boyamayı öğrenmeyi çook istiyorum. Bu konuda Şennur Hanım'dan rehberlik talep etmeyi düşünüyorum. Bir de yakınımızda bir ebru kursu gördüm. Orayla görüşüp, cumartesi günleri kurs varsa ve Alişim ile babası ilgilenebilirse ebru öğrenmek istiyorum.Çok ihtimalli bir iş dostlarım ama. Oğlum biraz daha büyüdüğünde ömrüm olursa tabii Beykoz'a gidip cam sanatı kurslarına katılmak istiyorum. Neyse fazla uzatmıyayım Arkadaşlar bende dilek ve istek listesi bir hayli çok, tezhip, hat neler neler....

"Bundan sonra sadece tek elişi tarzında çalışacaksınız" desek, ne seçersiniz?
Nakışı seçerdim. Çin iğnesi, Türk işi, aplike ve kanaviçe derken şimdi kurdele nakışı, bir dalda onca çeşit olduğu için. Bu aralar Şennur Hocamın güzel anlatımı ile, sevdiklerime bayram hediyesi işliyorum kurdele nakışlı.
Sizce en zor işi hangisi ve neden?
Zürafa yapmayı biliyorum sadece ama, sanırım çok sabır ve emek istediği için iğne oyası diyeceğim.
Yaptığınız elişleriyle ilgili "mutlaka olması lazım" dediğiniz birşey var mı? (Renk,model,kullandığınız aletler, yardımcı unsurlar vb.)
Şu an hatırıma gelen bir husus yok. Lazım olan malzemeleri alır, o işten yakın zamanda yapmayı planlamıyorsam kalan materyeli kız kardeşlerime veririm. Onlar, şu an çalışmadıkları ve sürekli elişi yaptıkları için kısa vadede işe yaramasını isterim.

Yaptığınız örneklere isim nereden buluyorsunuz?
Her zaman isimlendirmiyorum sanırım ama, içimden gelen, şeklini benzettiğim ya da o an ki ruh halimi yansıtan bir isim olabiliyor.
Kim olduğunu söyle, sana elişini söyleyeyim!
1-Mümkün olsa şu şöyle olsa dediğin bir fiziksel özelliğiniz var mı?
İç güzelliği geliştirmeye çabalarım elimden geldiğince. Özündeki güzelliği yansıtan ama yüzünü görmediğim Siz sanal dostlarımı çok sevdiğim gibi. Ama Allah'a şükürler olsun şöyle olsaydı dediğim bir husus yok. Zaman zaman alıp-verdiğim kilolarım üniversitedeki gibi bir ayarda dursa isterdim. Ama bu da kişinin elinde olan bir olay.
2- Kendinde beğendiğin özelliğin nedir?
Bunu bugün öğlen tatilinde arkadaşlarıma sordum. Aldığım cevaplar kısaca; bir toplantı v.s. konuşurken kendimi, birimimi kısacası yapmak istediklerimi iyi ifade ediyormuşum. Fedakar ve vefalı olduğumu söylediler. Mantıklı ve azimli olduğum ifade edilir.
3-Keşke böyle olmasın dediğiniz huyların var mı?
Onu da Annem söyler (kızarken) kafasına koyduğu bir şeyi ya yapacak ya ölecek der. Ama her şeyi kafama koymadığım için çok sık yaşanmaz. Kardeşlerime çok düşkünüm diye Senin kendi hayatın yok mu diye kızar. Çok daha sabırlı olmak isterim bu benim tesbitim. Hareketlerimi mantığım belirler ama içten içe çok duygusalım. Ama sevdiklerimle, hak edeni karıştırmamaya büyük özen gösteririm.
4- Bu soruyu sizler cevaplayacaksınız.(Okuyucular, arkadaşlar) Sanal demek istemiyorum internetten dostlarım sizlerle önceden belirleyeceğimiz bir yerde buluşacağız desem, beni kafanızda nasıl canlandırıyorsunuz. Nasıl birini gördüğünüzde "işte bu Sema...." dersiniz?
Ben de ev perisi Şükran'( eğer geç kalmadı isem) kader'i ve Nalan'ı sobeliyorummm........

28 Kasım, 2005


Bunlar Filiz'den kırkyama modelleri. Filiz, fakülte bittikten sonra kırkyama kursuna gitmişti.Kendine yatak örtüsü, örtüler yapmıştı. İlk olarak bana yastıklar yapmış fakat ben onları minder olarak değerlendirince (!) önce biraz sitem etmiş sonra kendine de minderler yapmaya başlamıştı salona yere ve mutfak masasının sandalyelerine. Ben bu sefer mutfak minderlerini ve mutfak eldiven ve tutaçlarını görüntüledim.

24 Kasım, 2005

Nice Mutlu Yıllara Oğluşum

Ben bu sayfayı oğluşuma ve Fethiye(Acemice) nin şahsında öğretmenlere ayırmak istedim. Aslında 22 Kasım doğum günümüz. Hafta içi Babası geç geldiği için biz de Tuhfeler gibi Pazar günü kutladık. Her sene okulda kutlandığı için önce kabul etmek istemedi paşamız. Sonra dayısı,teyzesi ve onlarınve de tabi bizim vereceğimiz hediyelerin cazibesine kapılarak kabul etti.Pastamızı hazır aldık. Zira dayımız ve teyzemizi ailece yemeğe davet ettik ve pastayı hazır aldık. Hiç ağzına sürmediği pastanın muzlu-karemelli olmasına karar verdi. Eve getirince etrafına geyik,at,inek,fil,gergedan, zürafa gibi bilumum hayvanları dizdik. 7 mum ve maytapları hazırladık. Annesi çorba,z.sarma, fırında palamut, fırın arzu etmeyen zevat için tava çinekop, yeşil salata, sarımsak soslu roko gibi mütevazi bir sofra hazırladı, zira; bir önceki gün yağmurda-yaşta ve akşam trafiğinde üstelik otobüsle karşıya geçip, babamız ile buluşup yeğenimiz İnanç'ı yemeğe götürmeyi kafasına koyduğu için 3.5 saat yollarda kalıp, kah ıslanıp, kah kalabalıktan nefes alamayarak en sonunda dileğine ulaştığı ve eve de geç döndüğümüz için yorgun bir pazardı O'nun için. O tabii ki ben oluyorum. Kameramı şarz etmeyi unuttuğum için fotoğraf çekemedim ve Oğluşumun en beğendiği fotoğraflarını koymaya karar verdim. Tam iki kez mumlar yanıp, söndürüldü. İyi ki doğdun sedalarının kuvvetli çıkmasına özen gösterdi oğluşum. En çok da geçen yaz kardeşimin düğününde kendisine kalmadığı için uğruna savaşabileceği maytaplara sevindi. Nereden bileyim oğlum yanıbaşımızda pastanede satıldığını. Evet canım oğlum "İyi ki doğdun, Rabbime şükürler olsun dağ ne kadar yüce olsa üzerinden yol geçer hiper oğluşum." Sevgilerimle Sana ve sevmeyi bilen herkese!
Canım Oğluşum gülen yüzün hiç solmasın...

Öğretmenler Günü


Sevgili Fethiye'nin şahsında tüm öğretmen arkadaşların öğretmenler günü kutlu olsun.

16 Kasım, 2005

Çiğdem Oda Takımı

Bu da Filiz'in çeyizine Fatma'nın yaptığı bir oda takımı. Bunun yarım şeklinden de yatak takımı yapmıştık.Üzerinde de Filiz'in gül desenli seramik fincanları. Desenini çok beğenmiştim ama porselenini bulamadım. Bu arada öğretmeni Ali'yi sevmediğini ve istemediğini açıkca deklare etti. Sezgileri güçlü oğluşum da bunun farkında. Okul müdürüne öğretmenim beni niye sevmiyor demiş. Her şey gönlünüzce olsun. Sevgilerimle.

15 Kasım, 2005

Kelebek ve Gül



Bu kelebek perde ve gül dantel takımını Safranbolu Evlerinde görüntülemiştim Sizlerle paylaşmak niyetiyle. Bu arada kurdele nakışı yapmaya başladım ve cumartesi akşamı başlayıp gece yarısına kadar devam ettim. Bu konuda özellikle Sevgili Şennur Hanıma teşekkürlerimi sunar, hepinize güzel günler dilerim.

11 Kasım, 2005

Zerafet Şapka

Bu da Filiz'in çeyizine Fatma tarafından yapılmıştı. 4-5 yıl önce bu tür süs amaçlı dantel şapkalar, vazolar, şekerlikler ağırlıklı olarak yapılıyordu. Filiz bunu giriş kapısının arkasına takıyor. Bende de makromeden vardı, verdim bir arkadaşa. Sizde de olur mu bilmiyorum ama ben belli bir süre sonra sıkılıyorum evdeki, vazo v.s. takımları görmekten.
Bugün haftanın son iş günü.Bayramın yol yorgunluğunu atamadan işe başladım ve özellikle bu gün iş oldukça yoğundu. Kendimi 'yorgun bir savaşçı' gibi hissediyorum. Tabii bu arada yaşlanıyorum galiba dostlar. Ben yine kendimi hiç yaşlı hissetmemiştim ama, geçtiğimiz aylarda bizim Sevgili Serra'nın bir takıya yorum yazarken 'kendimi genç hissettirdi' nevinden yorumu iyice sorguya götürdü beni. Eee yani haksızmıyım bizim 1979 doğumlu benden 12 yaş küçük kardeşimiz (Bana göre ufaklığımız (!)) yaşlılıktan bahsedince biz piri fani olmazmıyız?! Neyse efendim umarım Sevgili Serra'yı kızdırmamışımdır ama ne yapayım Kız Meslek Lisesi orta bölümünde zıbınlarını dikip, antika yapıp işlediğim sonradan olma kardeşimle aşağı yukarı aynı yaşta.
Eh artık cümlelerimi tamamlayalım. Bu hafta gibi hafta sonu da yoğun. Bu aylar bizim doğum günü ve özel gün aylarımız. 16 Eylül Kızımın doğum bizim nişan günümüz. 29 Ekim benim malumunuz. 10 Kasım Eşimin,lakin işlerinin yoğunluğu sebebiyle hafta sonuna kaydırdık. Bu gün 11 Kasım kızkardeşimin ve akşam O'na bir program hazırlıyorum. Yarın Ali'nin okulunda toplantı, pazar günü arkadaşlarla taziye ziyareti. Yine yarın Ali'nin gezi işlerinden sorumlu bakanlık vazifem var. 22 Kasım bizim evlilik, Ali'nin de doğum günü. Hepinize sevgilerimle.

09 Kasım, 2005

Bir Sivas Bayramı

Uzunca bir süredir Sivas'ta bir bayram sabahı yaşayamadım ve hep burukluk hissettim.Bu kez çok kısa bir tatile rağmen dağları aşarak Sivas'a gitme kararı aldım. Eşim bizi Sivas'a bırakıp K.Maraş'a geçti.Böylece bu bayram herkes annesi ile bayram etmiş oldu. Sevgili Serra'nın önerisi üzerine de bayram hikayemizi yazmaya karar verdim.
Sivas bayramlarını çok renkli ve aktif buluyorum.Tabii bu tesbitime üniversitede ilk kez Sivas dışında bayram geçirince ulaştım. Ondan öncesi o mahiler ki mahiyi bilmezler -yanlış yazmadımsa- daha açıkcası suda iken susuzluğu bilmeyen balık misali. Sivas'ımızda günler öncesi bayram temizliği daha evveli bayramlıklar hazırlanır.Benim çocukluğumda memmeciğim adı verilen küçük halka simitler, mendiller, şeker ve her yerin değişmezi harçlıklar çocuklar için hazırlanır.Biz çocuklar da küçük bir 'naylon torbayı' günler öncesi bir köşeye saklardık bayram hazırlığı adına.Ne işe yaradığı konusunda bilgi vermeme gerek varmı bilmem.Arefe günü ve bayram günü komşuların dağıttığı hazineleri(!) koyabilmek için...Şerefe günü (arefeden bir gün önce) baklavalar bağlanır ekmek fırınlarına gider devasa sinilerle. Genelde komşular birlikte açar yada açar görünür. Zira bizde annem cümlesini açar onlarda baklava ise 'döşeme' işini sarığı burma da da bağlama işini yapardı. Daha ziyade kurban bayramı öncesi yazsa bahçede yufka,kışsa fırında pide yapılır. Sivas'ta öyle bayramda açık fırın v.s. olmaz. Herkes bayrama odaklanır. Bayram öncesi bayram ekmeği alınır yada yapılır. Sarmalar kocaman kazanlarla yapıldığı için o işte de konu komşu imece usulü yapar genelde. Sütlaçlık sütler günler öncesi ısmarlanır. Bayram çorbası dediğimiz aslında kuru kayısı,incaz, üzüm çeşitleri, çok az aşurelik buğday ve fasulyeden oluşan komposto türüde bayram demirbaşlarındandır. Aşağıda Şifahiye medresesi avludan bir görüntü. Hali hazırda çay bahçesi ve antika çarşısı olarak kullanılmakta. Genç yaşta hayatını kaybeden ve çok sevdiği Sivas'ta şifahi medrese yaptırıp bahçesine defnedilmeyi vasiyet eden Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus'un türbesi de yer almakta.
Ramazan Bayramında 'yas bayramı' olan aileler- yakınlarını kaybeden ailelerin ilk bayramı demek daha doğru- fazlaca olduğundan en yakınlarımızla bayramlaştıktan hemen sonra onlara gidilir.Bayramda yokluğu en az hissedilmesi ve yalnız kalmamaları açısından büyük küçük herkes onları ziyaret eder, Kuran okunur. Bizde yakınlarını kaybetmiş eş dostu ilk gün ziyaret ettik.(Aşağıda çifte minareden bir görüntü)
Mezarlık ziyareti sonrası Bayram ziyaretlerine başladık. Sivas'ımızda bayram yemekleri yapılır ve hemen her yerde sofraya buyur edilirsiniz. Baklava, etli yaprak sarma, sütlaç, su böreği ya da kete. Keteyi 93 Osmanlı-Rus harbinde Kars-Azerbeycan tarafından gelip Sivas'a yerleşen hemşehrilerimiz tercih ediyor genelde. Bayılırım onların ketesine. İncecik açılmış tel tel bir ketedir. Bu demirbaş yemeklerin yanında arzu edilen diğer yemeklerde maharetli hanımlar tarafından sunulur misafirlerine. Biz yaprak sarmamızı el birliği ile arife günü iftardan sonra yaptık.Anneciğim meşhur baklava ve böreklerini ve sütlacı önceden hazırlamıştı. Biz gelince yaparız tatlıyı tekliflerimizi, Fatma sen tek tek açmıyorsun, Semanur da zaten başka tatlılar yapar diyerek-hadi gidi beceriksizler dercesine- reddetmişti. Sabah saatın 10.30 iken biz üçüncü bayramlaşmamızı yapıyor ve üçüncü sofraya zorla oturtulmuş olup, Emine Halamın çok lezzetli yemeklerini tadınca açtan korkma toktan kork dercesine kuzu kuzu yiyorduk.(Aşağıda tarihi Sivas Kongre binası yer almakta.)

Bayram kahvaltısını kızkardeşim Fatma ile birlikte hazırladık. Ben cevizli peynirli ve haşhaşlı çörekler ve K.Bayramı olmasa da Sivas'ın leziz etlerini özlediğimiz için kavurma yaptım. Kız kardeşim de diğer hazırlıkları yaptı ve bayram namazından gelecek kardeşlerimi beklemeye koyulduk. Babam 4 yıldır yok aramızda ne yazık ki... Ablam da bu bayram Kayseri'ye kayınvalidesine gitmişti. İsmail de izin probleminden dolayı Istanbul'da kalınca biz üç eksik olarak beş kardeş ve annemizle idik bayramda. Kahvaltı sonrası yukarda görülen Peygamberimizin Sancaktarı Sahabeden Abdulvahap Gazi Hazretlerinin Türbesinin de yer aldığı Yukarı Tekke Mezarlığında yatan Babamı, Çok Sevgili Fikriye Annemi ve türbeyi ziyaret ettik.
Arife günü akşam üzeri, iftara 1 saat kala Sivas'a ulaştık. Anneciğim Sivas tabiri ile hay-haşam (alel acele, harıl harıl anlamında) içli köfte yapıyordu. Kocaman bir leğende yoğurmuş, yaptıklarını önündeki tepsiye diziyordu. Gelinimiz Kamile de mutfakta diğer hazırlıklarla meşgüldü. Bayram sarması için kasaptan kıyma henüz alınmamış ve Annem eskiden kalma alışkanlığı ile onca çocuk ve torun arasında hemen beni görevlendirdi alışveriş işleri ile. Fatma Annemin yanındaki değişmez yardımcılığını aldı ve köfteyi beraber yaptılar. Filiz evin son kızı olarak sofra kurma, salata gibi duymasın ama, ara böceği işlerle görevlendi!!!

01 Kasım, 2005

Şeker Şirin Ayşecik ve Hırkası


Ayşecik benim yeğenim. 2 yaşında. Esasında bu çok bilinen bir model. Ama ben teyzelerinin yaptığı onca örgü içinde en çok bunu beğeniyorum. Ayşe bu pozu her fotoğraf çekileceği zaman verir. Kendince şirinlik yapıyor.İçindeki penyesini çok beğeniyor. O da çıksın diye yakasını açtı bizim ufaklık.
Ayşe'nin çok güldüğüm iki olayını sizlerle paylaşmak istiyorum. Kendileri annesi ile balkondayken bir karga konar. Biraz dinlenip kalkar. Ayşecik sanki misafir kalkıyormuş gibi seslenir annesine. "Anneee karga abi gidiyor!" Bu olaydan sonra O na şeker şirin Ayşecik değil karga kardeş demeye başladım. Hepinize iyi bayramlar.Diğer olayı yazacak zaman kalmadı acil işler...