28 Şubat, 2006

DANTEL SECCADE VE DÖRT MİM

Dantel seccadeyi Elişicibaşı Kız Kardeşim, Filiz'in çeyizine yapmıştı. Tamamı görüntülendiğinde model tam belli olmadığı için, bu şekilde görüntüledim.( Kardeşim birkaç yıl evvel kızartma yağı şiddetli bir şekilde patlayıp, gözün iç kısmında da yanma olduğu için, dıştan farkedilmiyor ama ince işler yapamıyor fazla. Kızlarının çeyizi bize ait artık)

Sevgili Pınar tarafından "dört mim" oyununda sobelendim. Kendisine teşekkür edip cevaplamaya başlıyorum.

Soru-1) Yaşadığım Şehirler:
a)- Sivas (her fırsatta mutlaka gitmeye çalıştığım)
b)- Bursa (5 yıl kaldığım ve kendimi daha mutlu hissettiğim üç yerden biri)
c)- Malatya ( yılda en az bir kere gittiğim, çok sevdiğim insanların olduğu yer)
d)- Istanbul ( Evlendiğimden itibaren)

Soru-2) Tekrar, tekrar izleyebileceğim dört film ya da dizi:

Çok fazla tv izlemeyen,sinemaya da, son yıllarda sevgili çocuklarımdan dolayı sadece çocuk filmlerine gittiğim için bu soruyu biraz düşündüm. ( sabah ilk matinaya gittiğimiz ve o saatlerde pek gelen olmadığı için, oğlumla bir köroğlu, bir ayvaz izlediğimiz çocuk filmlerinin tekrarını pek arzu etmiyorum:) )

Selvi Boylum Al Yazmalım'ı ve Adile Naşit'li, Münir Özkul'lu aile filmlerini samimi duygularından hoşlandığım için denk geldiğinde izlemişimdir. Bir Istanbul Masalı'nın tekrarı olsa, zaman zaman izleyebilirim sanırım.

Soru-3) izlediğim dört tv programı:

a)- Haber programları, açık oturumlar, arena, 32. gün tarzı programlar. Daha çok gazetecilerle, siyasiler arasında geçen pazar sohbetleri.
b)- Ayna. (çeşitli ülkeleri ve kültürleri tanıtan) Maceracı ve son bir kaç haftadır neşeli sunumu iyi geldiği için Şoray Uzun Yolda.
c)- Bilgi yarışmaları, çocukluğumdan beri çok zevkle izlerim.
d)- Oğluşum da çok hoşlandığı için hayvanlar alemine ilişkin belgeselleri izleriz. Ama hepsi, her zaman izlenilmez.

Soru-4) Tatil için gittiğim dört yer:

a)- Her tatilde Sivas-Maraş ve etrafında bulunan gezilip, görülecek yerler.
Onlar haricinde,ayırdığımız zaman diliminde her yıl farklı bir yere gitmeyi tercih ediyoruz.
b)- Edremit ve civarı.
c)- Kemer-Tekirova
d)- Didim, Saroz gibi.

Soru-5) Yaptığım iş:
a)- Öğrencilik, iş sayılırsa!
b)- Son sınıfta bir sivil toplum örgütünün çalışmalarında yer aldım.
c)- Bir dershanede bilgisayar dersleriyle ilgili etüd öğretmenliği.(bu da okulla birlikte)
d)- Bir kuruluşta yöneticilik. Meslekte 17. yıla girdim.(ev hanımlığı da tabii bununla birlikte)

Soru-6) En sevdiğim yiyecek:
a)- Annemin mantısı
b)- Zeytinyağlı yaprak sarması
c)- Peynir çeşitleri ve simit
d)- Krem karamel

Soru-7) Şu an hemen olmak istediğim yer:
a)- Anneciğimin yanında Sivas'ta olmak.
b)- Dostlarımızla birlikte grup olarak Malatya'ya gitmek.
c)- Uludağ'da baharı çok severim. Ailem ve arkadaşlarımızla birlikte Bursa'ya gitmek.
d)- Bu şıkkı burada noktalayayım, gezmekle aramız oldukça iyi olduğu için liste uzayabilir, tercih yapmaya uğraşmayım daha fazla diyorum.

Peki ben kimleri sobeleyeyim:
a)- Serra
b)- Kiraz
c)- Nazlıca
d)- Berrin



































24 Şubat, 2006

TANDIR KEBAP

Tandır kebap evde yapılabilecek oldukça kolay bir kebap. 1 kg. kuzu etini arzu ettiğiniz baharatlar ve kekikle karıştırıyoruz. Fırın poşetine koyup, 130 derecede pişiriyorsunuz. İstediğiniz garnitürle servis yapabilirsiniz.

Resmin üst kısmına www.gulirana.blogspot.com a "anneme mektup" ve "benim babam" ı okumak isterseniz beklerim, yazmıştım ama çok küçük oldu, sanırım.Duygu yoğunluğu sizi rahatsız etmeyecekse buyrun der, herkese güzel günler dilerim.
Sevgili arkadaşlar, hafta sonu vaktiniz olursa www.gulirana.blogspot.com'a beklerim. Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile.

MERCİMEKLİ KESME ÇORBASI

"Pencereye koştum:kızıl kıyamet!
Dediklerin, çıktı ihtiyar bacı!
Sonsuzluk, elimde bir mavi tülbent,
Ok çekti yukardan,üstüme avcı."

Sabah evden çıktığımda dünden çok farklı gelmemişti hava. Çalıştığım ilçeye gelip, araçtan indiğimde, sağa-sola savuran bir rüzgar eşliğinde yağan bir yağmur karşıladı beni. Ofise çıkıp, penceremden bakarken; hafta sonuna doğru havanın soğuyacağını belirten hava raporunu ve ardından yukarıya aldığım şiiri hatırladım...
Bugün sıcak bir çorbayı paylaşmak istedim sizlerle. Mercimekli Kesme Çorbası. Haşlanmış yeşil mercimek, erişte, bol baharatlı, naneli bir çorba. Benim çocukluğumdan beri en sevdiğim çorbalardan.
Yapılışı:
- bir kase mercimek haşlanır.
- haşlanmış mercimeğe mümkünse elde kesilmiş, yoksa hazır erişteler eklenir.
- tavada çok küçük doğranmış bir soğan pembeşinceye kadar çevrilir.Salça, kimyon,karabiber,kırmızı biber ve bol nane ilave edilip, pişen çorbaya eklenip, karıştırılır.
Öğle arasında yan müdürlükte görev yapıp aramızdan ayrılacak olan arkadaşa bir veda partisi tertip ediyor arkadaşlar. Herkes ev yapımı ikramlar getirdi. Masayı görüntülemeyi unutmamayı ve sizlerle paylaşmayı arzu ediyorum. Hepinize güzel bir gün dileği ile hoşçakalın.

22 Şubat, 2006

KURDELEYLE GELDİ BAHAR

Pırıl pırıl bir Istanbul sabahından hepinize merhaba. Konu başlığında kurdeleyle geldi bahar desem de son günlerde Istanbul'da bir bahar havası hakim, pencerem işyerimizin ortasında bir çardakla peyzajı tamamlanmış yeşil bahçesine bakıyor. Hava da latif bir güneş olunca tam şairi mahveden, aşık eden, evkaf memurluğundaki işinden eden bir hüviyete bürünüyor. Şairi etkileyen yönleri çok olsa da bana bu havalarda içerde olmak zor gelir. Dün de aynen bu sabah ki hislerle dolu mutlu-mesut yaşıyorken dişlerimden birinde çok şiddetli ağrıyla kendimi dişhekiminde buldum. Görünürde bir çürük te yok ama apse yapmış. Acı-ağrı eşiği düşük olan ben öldüm öldüm dirildim, kaç kez gidip geldim dişhekimine. İğne-ilaç derken daha iyiceyim. Boşuna dememiş dedim Kanuni Sultan Süleyman;
"Olmaya cihanda devlet bir sıhhat nefes gibi" hepinize sağlıklı mutlu günler, ömürler dilerken, kurdele nakışlarına ve Nazlıcığım için pırasa böreğine çok kısa değineyim isterseniz.
Havlu kendime ayırdıklarımdan. Aşağıdaki ise saten üzerine Filiz'in çalıştığı bir örtü. Bohça veya sohbet masası olarak da değerlendirilebilir. Filiz'e ben öğretmiştim kurdele nakışını ama boynuz kulağı geçer diye boşuna söylelemiş büyükler, Filiz tam hız gidiyor. Sadece saten üzerine 8-9 tane çalıştı.
Pırasa böreğinde; küçük küçük doğranmış pırasaları az suda veye buharda haşlıyoruz. 2-3 kaşık zeytinyağında, 1 soğan ve pırasaları çevirip, salça ilave ediyoruz. Ilıyınca bol miktarda tulum peyniri ekliyorum. Peynir çeşidi arzuya göre değişir tabii. Yufkalara süt, sıvı yağ ve 1 yumurta akını karıştırıp, sürüyor, sonra sekize bölerek, gül böreği şeklinde sarıyoruz. Üzerine yumurta sarısı ve susam,haşhaş serpip fırına veriyorum. Lezzetli bir börek oluyor, tavsiye ederim. Sağlıcakla ve hoşçakalın.

20 Şubat, 2006

ARMUT DİBİNE DÜŞERMİŞ/BİR DOSTUN İKRAMI/ FİLİZ'DE KUŞLUK

Bu Ayşe'nin yeni cicisi. Bizim ailenin elişicibaşı kızkardeşimin kızı İnanç ara tatilde Ayşe'ye ve doğacak yeğene ciciler örmüş. İlk örgü denemesi olmasına rağmen oldukça muntazam. Ön kısım aşağıda. Yaka ve alt lastik örgü yerinde değişik bir Tunus işi uygulanmış. İnanç Boğaziçi Üniversitesinde okuyor.Bu yıl ilk yılı. Annesi gibi güzel elişlerini görünce armut dibine düşer diye boşuna söylenmemiş dedim.Hepinize sevgiler, hoşçakalın.

Bu sabah işyerindeki bir arkadaşımızın eşi, Sevgili Nazmiye'nin bana gönderdiği aşure. Çok mükemmel olmuş doğrusu. Kendisine şahsım ve ikram ettiğim arkadaşlar adına teşekkür ediyorum.
Filiz'de kuşluktanda öte, öğlene yakın bir kahvaltıvari masa. İnsanlar çok acıkınca tam kurulmadan masaya geçmeye başlayınca, ben de tam hazır olmadan görüntüledim. Haşhaşlı simit, pırasa böreği ve poğaçanın tarifini daha sonra yazacağım. Zira Ali mazgal gibi bekliyor başımda.


18 Şubat, 2006

AYŞE'NİN CİCİLERİNDEN

Ayşe'nin cicilerinden bir kısmını paylaşmak istedim. Aşağıdaki de dahil bir çoğu Tunus işi. Bunda ailenin çocuklarına en çok örgü yapan kardeşimin rahatsızlığının etkisi büyük elbette. Herhangi bir modeli yapmak isteyen olursa ayrıntılı bilgi verebilirim.
Bu hafta sonu tatil yapmak ya da dinlenmek kısmet olmayacak bize. Zira çalıştığım yerde değişen kanunlardan dolayı bilgilendirme amaçlı seminer var.Bugün işteydim, yarın sabah yine gideceğim. Arkadaşlara bazı noktaları da buradan kısaca aktarsam diyorum. Serra'cığım Ali'ye blog işin latifesi. O sizlerle kontak kurmaktan, sevgili teyzelerinin iltifatlarını öğrenmekten hoşlandı. Hepinize teşekkürler. Şennur Teyze, Serra Abla... Candan'cım seni bilmez mi gelin adayı şartlarını taşıyan bir Abla olarak. Abla derken bizim Ali'nin etraftaki genç kızlardan bahisle " Anne falan ablamla evlensem olur mu" ları meşhurdur.Hepinize sevgilerimizle...
Ayşe'nin annesi örmüştü bunu. Düz örgü, renkler çok cici. Diğerlerinin hemen hepsini teyzesi örmüştü. Ben de teyzesiyim ama, ördüğüm birşeyi yok. Ailede yeterince ören zevat olduğundan bana satın almak düşer .



Bu da Tunus işi.Yukarda da ön kısmı yer almakta.

Civcivli yelek, Tunus işi yapılmıştı. Civcivler sakallı olarak isimlendirilen ip kullanılarak aynı zamanda yapılıyor. Üstte arka kısmı yer almakta.
Mavi süeterin yaka ve kolları tığla sonradan yapıldı.
Kırmızı beyaz hırkası boyundan başlama. Altına kırmızı düz örgü pantolon, kırmızı şapka ve kırmızı patikleri olan bir takım. Büyültülmüş görüntüler için üzerlerine tıklanabilir.

16 Şubat, 2006

MUZLU ÇİKOLATALI TUTKU PASTA

Bu akşam Kızımın dershanede etüd günüydü. Eve geldiğimde Ali ile dışarı çıktık. Önce çocuğu dolaştırayım niyetinde iken, markette fikir değiştirdim ve kızım ile babasına pasta yapayım dedim. Ali pasta yemez. Sadece her pastaya, yıkatıp kurulattığı hayvanlarını ve mumlarını dizip, iyi ki doğdun Alii diye feveran etmemizi ister. Şekil-a da nispeten görüldüğü gibi.
Neyse gelelim pastamıza. Kakaolu hazır pastaban alıp, vişne suyu ile ısladım.1 su bardağı süt, 3 tatlı kaşığı şeker ve iki yemek kaşığı nişasta ile krema yapıp, soğuyunca krem şanti ekleyerek, çırptım. Islatılan kekin üzerine serdim. 1 paket tutku bisküviyi toz haline getirip, kremanın üzerine yaydım. En muz dilimlerini ekleyerek, ikinci kat pastayı ekledim. Pembe ve vişne tadı olsun istedim. Konserve vişne olmayınca, bir miktar vişne tozu aroması ile krem şantiyi çırparak, pastanın üzerini kapladım. Ortasına bir beyaz çikolata kalp koyarak, benmari usulü erittiğim 100 gr. çikolataya yarım bardaktan az süt ekleyip iyice karıştırdım. Pastanın üzerine 3 kaşık kadar ayırıp, döktüm. Kalan çikolataya dövülmüş fıstık ilave ederek pastanın üzerine ekledim. Şarzımız bittiği için hemen çekemedik, her pastada yapılan iyiki doğdun faslından sonra, kafadan yapılan pastamızın tadına baktık. Güzel olmuştu.
Aliciğim bugünlerde incelikten ince hastalığa yakalanacak mazallah. Ben mutfakta pastayla uğraşırken havlu peçeteden paket yapmış. İçine fındık doldurup, geçen gün alınan çiçeğin kurdelesini takıp, son olarak da ablasının tokasını geçirmiş. Benden çanta istedi, ne yapacağını sordum, Serap Öğretmenine hediye götürecekmiş. Daha sonra iki-üç tane daha yaptı. En son yaptığını satmak istediğini, nerede satsa, ne kadar kazanacağını sordu. Ben müşteri oldum, şu an fıstık paketi çantamda, 5 lira da Oğlumun cebinde. Biraz ucuza kapatsam da, şu an para kazanmış olmanın huzuru ile uyuyor. Yatmadan önce dünkü fotoğrafına bakıp, yorumları kendisine zahmet olmasın diye bana okuttu.Herkese selamımı yaz, Serap Öğretmenimin hediyesini de koyarmısın deyip, uyuklayarak odasına geçti. O'na da mı bir blog açsak acep?!

15 Şubat, 2006

ÜÇ ÇİÇEK VE BİR DANTELİN HİKAYESİ

Almaktan en ziyade hoşlandığım hediyelerden çiçek ve kitap. Çiçeklerimizden gülün hikayesi, sabah gelen bir telefonla başladı. Telefonun sesine uyandım, kapandı bu arada. Dışarda lapa, lapa kar yağıyor, kim acaba bu saatte derken... Ev telefonu çalmaya başladı. Hemen koştum, heyecanla alo!.. Kardeşimin sesi, "nöbetten çıktım da Abla, Sen erken uyanıyorsun diye aradım, kahvaltıya gelsem diyorum." Hemen hazırlığa koyuldum, o arada geldi çocuk. Gelinimiz de kendi kurumunda nöbette.Bazı meslekler zor gerçekten.. Neyse uzatmayayım montunu çıkarırken bana bir gül uzattı... Canım yaa, çok mutlu oldum tabii.İkinci hikaye oğluşuma ait ve beni hem mutlu edip, hem de şaşırtan.
Dün üzerinize afiyet rahatsızdım biraz. Muhammed Ali'nin okul dönüşü saatinde uyuyakalmışım. Uyku arasında ellerimin üzerine bir jelatin hışırtısı ve bir öpücükle gözlerimi açtım. Ali'ciğim okul çıkışı çiçekçiye uğrayalım diye tutturmuş. Anneme çiçek almalıyım diyerek. En sonunda bir çiçekçi kadının yanında durmuşlar ve oğluşum bana kırmızı karanfiller almış. Tatlı oğluşum rengini bile öğrenmiş sevginin. En son çiçeklerde Eşime ait. Aliciğimin gidemediği, "iyi çiçekcisinden" Hepsine de teşekkür ediyorum, insanları mutlu etmenin güzelliğini bir kez daha idrak ederek. Yazımın başına da akşam Aliciğimin" Anne! bilgisayara koy,Ablalara deyip" çok sevdiği güneş gözlüklerini takarak verdiği pozu ekliyorum. Sevgiyle ve hoşçakalın.




Bu dantele bakınca Bursa'yı, Çok Sevgili Arkadaşım Fatma'yı ve mete zoruyla bize dantel ördüren Annesini ve de mezuniyeti beklediğimiz sıcak yazı hatırlıyorum. Bu aynı zamanda benim tam takım ördüğüm tek dantel.(İki karyola eteği, aynı boyutta ve henüz hiç kullanılmamış bir yorgan ağzı ve iki yastıktan oluşuyordu.) Bursa-Emirsultan'daki öğrenci evimiz, Burdur'dan gelen teyzemiz, kızına ve bana bir çapa dantel ipi temin edip, başlatmıştı. Sonraları Fatma ile ben havaya girip, yarışa örmeye başlamıştık. Yukarda da bu takıma kızkardeşimin makina nakışı yaptığı deseni ekliyorum.

13 Şubat, 2006

MEYVE DESENLİ BUZDOLABI ÖRTÜSÜ


Buzdolabı örtüsü Filiz'in çeyizine diğer kızkardeşim tarafından yapılmıştı. Meyve deseni çalışılarak, uç kısma kurtcuk yapıldı. Dolap üzerinde model belli olmayınca, mutfak kapısına alarak görüntüledim.

09 Şubat, 2006

AŞURE - SARMA- KURABİYE

Aşuremizi bu akşam dağıttık. Üzerini süslemek için malzeme almayı unutunca, evde bulunan ceviz ve tarçınla yetindik. Aşure Nuh (a.s) sünneti malumünüz. Nuh (a.s) gemisinin tufan sonrası karaya oturması, Eyüp (a.s) yaralarının iyileşmesi, İbrahim (a.s) in Nemrud'un, Musa (a.s) Firavun'un zulmünden kurtulması, Adem (a.s) tevbesinin kabulü ve Yunus(a.s) balığın karnından kurtulması ve son olarak da Efendimiz (s.a.v) in torunları Hz.Hüseyin ve beraberinde bulunanların Kerbela'da şehit edilmesi aşure gününe rastlamakta.
(Geçen yıldan beri Sevgili Hatice'nin annesinin usulünde hazırlıyorum.www.portakalagaci.com)
Böğürlen reçelli kurabiyeyi önceki gün ben işteyken kızım ve teyzesi benim için yapmışlar. Evde böğürtlen reçeli olmadığı için ahududu reçeli kullanılmış. Kızım teyzesinden daha çok emek verdiğini anlata anlata bitiremedi. En önemlisi hazır fındık olmadığı için kabuklu fındıkla uğraşması olmuş. Tarifi portakalağacından alınmış.
Zeytinyağlı yaprak sarmasını haftasonu yapamadığımız arkadaş toplantısı için hazırlamıştık. Bizim küçük hanım değişiklik olsun diye pişerken görüntülemiş. Bu kez tarif yazmayacağım, zira diğer iki lezzet portakalağacından, z.yağlı yaprak sarmamızın da Sevgili Hatice'nin tarifi ile hemen hemen aynı.

08 Şubat, 2006

İÇLİ KÖFTE

İçli köfteyi K.Maraş'taki yakınlarımızın önerisi üzerine aldığım kıyma makinasının, içli köfte aparatlarını kullanarak yaptım. Tavsiye edilen cihazla uygun uzunlukta rulolar elde ediyor, her iki ucunu elde kapatıyorsunuz.

Malzemeler:

1- 1/2 kg. kıyma
2- 1/2 kg. ince bulgur
3- 250 gr. yağsız kıyma (dışı için)
4- 1 çay bardağı ceviz (dövülmüş)
5- Maydanoz, karabiber, kimyon,
kırmızı biber, 1 silme kaşık salça
2 kaşık sıvı yağ.
6- 2 adet orta boy soğan.
7- 3 kaşık irmik, 1 yumurta

Yapılışı:
1-2 kaşık yağda, kıyma ve soğanları kavurup, baharat ve cevizi ekleyip, soğutun.
2- Bulguru azıcık sıcak su ile ıslatın.(Elde yaparken ıslatmıyorum. Makina kullananların önerisi üzerine ıslatarak yaptım)
3- Kıyma, salça, kırmızı biberi bulgura katıp, yoğurun.
4- En son irmik ve yumurtayı ekledikten sonra cevizden büyük parçalar koparıp, dolma gibi içini açın. (Makinayla yaparken karışımdan bir miktar cihazın içine koyarak ruluları uygun uzunlukta alıyoruz) İçine kıymalı harçtan koyup, kapatıyoruz.
5- Kaynamakta olan suya yarım limon suyu ilave ediyorum dağılmaması için. Köfteleri haşladıktan sonra tabağa alıp, birkaç kaşık haşlama suyu da eklediğim salçalı sos ilave ederek servis yapıyorum.

07 Şubat, 2006

GERBERA


Bu havlu bayram öncesi kendime ayırdıklarımdan. İsmi bir çiçek çesidi olan gerbera olsun istedim. Türkçe karşılığı var mı bilmiyorum.Yukarda küçük bir mevcut, bilenler varsa öğrenmiş oluruz. Dün, masamın hemen yanındaki pencereden poyrazla savrulan karları izledim. Akşam eve en yakın yüncüye uğrayarak, bir örgü başlayacak malzemeyi temine niyetlendim. Bu soğuk, karlı-rüzgarlı havada çok hoş olacağını düşündüm. Akşam araçtan indiğimde, gözlerime doluşan karlar eşliğinde, önce bir kitapçıya, sonra da gazete bayiine uğrayarak, elimde bir deste gazete ve kitapla en son fırına uğradım. Sıcacık ekmek ve simitler yeni çıkmıştı. Yemek ve çocuklarla ilgilenme faslından sonra biraz kitaba, daha sonra da gazetelere yoğunlaştım. Vakit ilerleyip, gazeteler biterken hatırladım örgü faslını. Fakültedeyken- biraz da arkadaşlara özenip başladığım elişlerini- bir elimde tığ, yanımda açılmış bir kitaba dalıp gidişimi ve en sonunda arkadaşların gel vazgeç bu sevdadan deyişlerini... Her ne kadar ara-sıra istedikçe yapsam da, hayatımı el işinden kazanmak zorunda olmadığım için şükrettim. Zira çok hoşuma gitse, çok takdir etsem de çok sık elişleri yapmak bana göre değil sanırım...

06 Şubat, 2006

HAFTA SONUNUN ÖZETİ YA DA....... YA NASİP DEMİŞ

Bu hafta sonu belirli zamanlarda biraraya geldiğimiz arkadaşlarım bana misafir olacaklardı. Önce bir arkadaşımıza,ardından bana il dışından yatılı misafirler geleceği haberini aldık. Bana Ankara'dan eşimin kuzenleri geldiler. Hafta sonunu onlarla geçirdik. Sizlerle paylaşmak için bazı ikramları görüntüledim. Kavurma tarifi için belki geç ama, fazla tavuk kullanılmayan bu dönemde belki gerekebilir.
Gerçi biz Aliciğimin illa da tavuk ısrarları karşısında geçen hafta bilinen bir markayı tercih ettik.
Kavurma:
Etleri doğruyoruz. Kendi suyunu salıp-çekene kadar pişiriyoruz.Sertse bir miktar sıcak su ilave edip çekmesini bekliyoruz.
Diğer tarafta doğranmış yağları bir başka tavada eritip, süzüyoruz.
Suyunu çeken etlerin üzerine döküp, hafif kırmızımsı renk alana kadar kavuruyoruz.

03 Şubat, 2006

AKŞAMIN ÖZETİ VE NİHAYET PAZI SARMASININ GÖRÜNTÜSÜ

Bugün bloggerde birazcık problem var sanırım. Epey uğraştıktan sonra görüntü tamam.

AKŞAMIN ÖZETİ

Akşam eve gittiğimde Ayşe ve Annesi bizdeydiler. Normalde çalıştığımız için sadece hafta sonları görüşebiliyoruz. Bu güzel süprize karşılık pazı sarmamız, yarın ki misafirlerimiz için önceden hazırladığımız kavurmamız ve sütlacımızla biz de fena sayılmazdık sanırım. Aliciğim de bu kez- hangi dağda kurt cinsi hayvan öldü ise artık- Ayşe'ye 5 lira harçlık verdi. O da tarihi bir belge gibi sıcak çikolata tepsisinin yanından arz-ı endam eylemiş. Ali Paşamız Ayşe'yi erkek bekledi de kız oldu diye kabullenemedi kendileri!.. Gelelim tariflerine.
Pazı Sarması:
- iki bağ pazı
-500 gr.kıyma
-1.5 çay bardağı pirinç
- 2 orta boy soğan
-1 çay bardağı z.yağı
-iki silme kaşık salça
-karabiber,kırmızı biber, kimyon
-maydanoz, dereotu, nane (her birinden az miktarda)
Yapılışı:
1-Pazılar kaynayan suya batırılıp-çıkarılarak soğuk su dolu kaba konur.
2-Kıyma ve diğer malzemelerden bir kaşık salça ile yarım çay bardağı z.yağı ayrılarak, tamamı karıştırılır.
3- Sarmanın yapılacağı tencerenin altına z.yağı ile salça çok az sıcak su ile karıştırılıp konur.
4- Üzerine sarmalar sıralanır. 1 su bardağından daha az kaynamış su ve tuz eklenerek kısık ateşte pişirilir. Yanında yoğurtla servis yapılır.
Kavurmayı bayramda görüşemediğimiz, en az ayda bir toplandığımız ve sıranın ben de olduğu grup arkadaşlarım için önceden hazırladık. Onu kısmetse yarın ki diğer ikramlarla birlikte eklerim.
Akşam yemeğinden sonra, gripli olan kardeşime www.evcini.blogspot.com da gördüğüm karabiberli sıcak çikolatadan hazırladım. Ben bu tarz içecekleri daha az kakaolu yada kahveli içebildiğim aslından daha açık kahve rengi oldu. Karabiber başlangıçta biraz düşündürdü ise de güzel buldum, tavsiye olunur. İyi bir hafta sonu dileklerimle, hoşçakalın.
Not: Görüntü eklemekte problem oluştu, ikinci bir post deneyeyim.Sevgiler.

01 Şubat, 2006

GÜVEÇ



Bloğumu ilk oluşturduğumda mutfak paylaşımının ağırlıklı olacağını düşünmüştüm. Gün ışığı olmadan, görüntüler hoş olmayınca gerçekleşemedi. Bugün bir de yeni kamerayla deneyelim diyerek, ışığın en bol olduğu yeri seçerek görüntüledik Kızımla. Güveci altlık yerine dershanenin sınav kitapçığının üzerine koymuşuz. Henüz sınav sonuçlarını karşılaştırmamış küçükhanım kısa bir panik yaptıysa da is-pas olmamış. Alttaki örtü kızkardeşimin bayram hediyesi. Boyama ve boncuk bir arada. Neyse gelelim güvecimizin tarifine.
Sadece eti ve soğanı pişiriyorum. Akabinde mantar, patates, biber, patlıcanı karıştırıp ekliyorum. Yarım bardak salçalı su ve üzerine bol domates. Üzerini aliminyum folyo ile kapatıp, evimizin karşısında bulunan ekmek fırınına götürüyoruz. Tam 4 saat sonra da teslim alıyoruz. Bu tabii bizim için son derece pratik ve odun ateşinde de piştiği için lezzetli bir yemek oluyor.
Güveç dahil, her türlü unlu mamülü en güzel şekilde yapan bir fırınımız var. Birgün bu mahalleden ayrılsak en çok fırınımızı ararım sanırım. Güvecin yanında ayran aşı, dövme çorbası gibi isimleri olan çorbadan ve turşu yer aldı menüde. Yer aldı almasına ama, babamız işleri dolayısı ile yoktu sofrada. Ali Paşa sebzeyle arayı iyice bozduğu için yemedi. Kızımla ben, bir Köroğlu bir Ayvaz ve koca güveç.. Tabii ertesi güne kaldı. Turşunun görünümü hoşumuza gidince onu da görüntülemek istedik. İki sirke, bir su olarak hazırlanıp biraz da limon tuzu ilave edilince, bol ekşili, biberlerinden dolayı acılı ve sarmısaklı bir turşu. Turşu eltimden, yani Maraş usulü ve tadlar belirgin.
Yemekten sonra söz sanat müzüiğinden açıldı. Anne, baba ve abla sanat müziği sever biz de. Yani Ali Paşa hariç şimdilik. O enerjisine uygun düşen parçalardan hoşlanır. Kreş çağlarında bir ara Tarkanla arkadaş olduğunu iddia ediyordu, serviste dinleye dinleye. Ablamız 10 yaşından beri kanun çalar. Akşam "hani o bırakıp giderken seni" parçasından söz ederken, -anneannemi görseydim O'ndan daha fazla sevemeyeceğimi düşündüğüm ve kaybına hep üzüldüğüm -Fikriye Anneciğimi terminalden uğurlayışımızla özdeşleşen bir parça olduğu için ben de, hüzünlendim..... Sevgiyle ve hoşçakalın...




Tunus işi hırka, 2 yıl önce örülmüştü.

TUNUS İŞİ-II










Tunus işinde öncelikle yapacağımız örgünün ebatı kadar zincir çekiyoruz arkadaşlar. Şekilde görülen benim tabirim ile tığ-şiş kullanıyoruz. Zincirlerden ilmek gibi tığ-şişimize takıyoruz. Tamamı bittiğinde yine resim de görüleceği üzere tek, tek örüyoruz. Belirtmeme gerek yok sanırım ama, yine de ifade edeyim tek tığ-şiş kullanıyoruz.Beyaz örgüde görüldüğü gibi bir sırayı örerek bitiriyoruz. Diğer sırada örüyoruz ama şişte ilmek gibi kalıyor, dönüşte örerek bitiriyoruz. (İlk defa yapacak arkadaşlar tarafından anlaşılır inşallah)
Desen uygulamak istiyorsak; iki şekilde de olabilir. Birincisi gri bebe battaniyesinde olduğu gibi örerken ikinci, üçüncü renkler kullanarak aynı anda devam ettirmek. Ya da beyaz örgüye kırmızı yün kullanılan model de olduğu gibi sonradan da işlenebilir.
Bizim Ayşeciğin hırkasında olduğu gibi düşünülen desene göre aynı anda yapılamayan kısımlar sonradan işlenebilir. Bugün son olarak Kızımın Tunus işi hırkasını eklemek istiyorum. Şal desenli çok güzel bir hırkamız daha vardı sizlerle paylaşmak istediğim. Akşam dolaptan çıkarıp görüntülemek istedim, yok.. Nerede bu derken Kızım hatırlattı bayram öncesi vermişiz bir arkadaşa. Hırkanın nerede olduğu belli de benim güçlü hafızam nerelerde dedim kendi kendime. Ayşeciğin diğer Tunus işleri ile III. bir etap yaparak bu bölümü kapatmayı planlıyorum. Bu arada Ali Beyimiz- diğer bir tabirle aday damat adayımız (evlilik planları yapıyoruz da)- yazıflamış(hala zayıflamış demiyoruz) halini sizlerle paylaşmamı istedi ve akşam görüntüledik. Hepinize sevgilerimle hoşçakalın.